Haberler
Blockchain Haberleri
Blockchain Haberleri
Blockchain ile ilgili tüm makale ve haberlere göz atın. Blockchain hakkında en son haberler, analizler ve görüşler.
Japon Finans Devi Stablecoin Yarışına Katıldı
Japonya’nın önde gelen finans gruplarından SBI Holdings, Web3 odaklı blockchain şirketi Startale Group ile yeni bir stablecoin projesi için güçlerini birleştirdi. İki şirket, Japon yeni (JPY) bazlı bir stablecoin’i 2026 yılının ikinci çeyreğinde piyasaya sürmeyi planlıyor. Proje, hem yerel hem de küresel ölçekte kullanılabilecek, tamamen regüle edilmiş ve kurumsal benimsemeye odaklanan bir dijital varlık olarak konumlandırılıyor.Tokyo Borsası’na işlemde olan SBI Holdings, Japonya’daki güçlü finansal altyapısını ve regülasyon deneyimini projeye taşırken; Startale Group ise Web3 alanındaki teknik uzmanlığıyla öne çıkıyor. Startale, Sony destekli Soneium ağının geliştirilmesinde yer almasıyla biliniyor. Bu iş birliği, geleneksel finans ile blockchain teknolojisinin daha derin biçimde entegre edilmesine yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.SBI Holdings Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Yoshitaka Kitao, konuya ilişkin açıklamasında “token ekonomisine geçişin artık geri döndürülemez bir toplumsal eğilim” olduğunu vurguladı. Kitao’ya göre, yeni stablecoin’in hem Japonya içinde hem de küresel ölçekte dolaşıma sokulması, geleneksel finansla tam uyumlu dijital finansal hizmetlerin yaygınlaşmasını ciddi biçimde hızlandıracak.Henüz ismi açıklanmayan yen bazlı stablecoin’in ihraç ve itfa süreçleri, SBI Shinsei Bank çatısı altında faaliyet gösteren Shinsei Trust & Banking tarafından yürütülecek. Token’in dolaşımı ise Japonya’da lisanslı bir kripto varlık hizmet sağlayıcısı olan SBI VC Trade aracılığıyla sağlanacak. Bu yapı, projenin regülasyonlara uyum konusunda güçlü bir zemine oturduğunu gösteriyor.Startale cephesinde ise proje, şirketin kısa süre önce piyasaya sürdüğü dolar bazlı stablecoin Startale USD (USDSC) ile birlikte düşünülüyor. USDSC, Soneium ağı üzerinde ödemeler, ödül sistemleri ve likidite çözümleri için kullanılmak üzere tasarlanmıştı. Yeni yen stablecoin ile USDSC’nin, Startale ve SBI tarafından planlanan 7/24 açık tokenlaştırılmış hisse senedi borsasında “tamamlayıcı bir para altyapısı” oluşturması hedefleniyor.Startale CEO’su Sota Watanabe, yen bazlı stablecoin’in yalnızca günlük ödemelerle sınırlı kalmayacağını belirtiyor. Watanabe’ye göre bu token, tamamen zincir üzerinde çalışan bir finans dünyasında merkezi bir rol üstlenecek. Özellikle yapay zekâ ajanları arasında ödemelerin mümkün hâle gelmesi ve tokenlaştırılmış varlıkların dağıtım süreçlerinin otomatikleşmesi gibi alanlarda ciddi bir potansiyel bulunuyor.SBI, Ripple ile yakın ilişki içerisindeSBI Holdings’in stablecoin alanındaki ilk girişimi bu değil. Şirket, daha önce Ripple ile iş birliği yaparak Ripple USD (RLUSD) stablecoin’inin 2026’da Japonya pazarına sunulacağını açıklamıştı. Yeni proje, bu stratejinin bir devamı niteliğinde görülüyor.Öte yandan girişim, Japonya’daki daha geniş çaplı yen bazlı stablecoin çalışmalarının da bir parçası. Japonya Finansal Hizmetler Ajansı (FSA), kısa süre önce JPYC projesini ülkenin ilk yen stablecoin’i olarak onayladı. Ayrıca Mizuho Bank, MUFG ve SMBC gibi büyük bankaların ortak stablecoin projelerine de destek veriliyor. Sektör kaynaklarına göre, Japonya’daki birçok büyük finans kuruluşu benzer dijital para projeleri üzerinde çalışıyor.SBI ve Startale, imzaladıkları mutabakat zaptı kapsamında gerekli tüm uyum ve lisans süreçlerini tamamladıktan sonra lansmana gitmeyi planlıyor. Şirketler, dolaşımdaki arzı 300 milyar doları aşan ve büyük ölçüde ABD doları ağırlıklı olan küresel stablecoin pazarında, yen bazlı güçlü bir alternatif sunmayı hedefliyor.

JPMorgan Para Piyasasını Ethereum’a Taşıyor
JPMorgan Chase, blockchain tabanlı finans alanındaki adımlarını genişleterek ilk tokenize para piyasası fonunu Ethereum ağı üzerinde hayata geçirmeye hazırlanıyor. Wall Street Journal’ın aktardığına göre bankanın yaklaşık 4 trilyon dolarlık varlığı yöneten varlık yönetimi kolu tarafından geliştirilen bu yeni ürün, My OnChain Net Yield Fund ya da kısaca MONY adıyla sunulacak. JPMorgan, fonu dış yatırımcılara açmadan önce 100 milyon dolarlık kendi sermayesiyle başlatmayı planlıyor.JPMorgan’dan ilk tokenize para piyasası fonuMONY, JPMorgan’ın Kinexys Digital Assets adlı kurum içi tokenizasyon altyapısı üzerinde çalışıyor. Bu altyapı, geleneksel finansal ürünlerin blockchain üzerinde dijital tokenlar aracılığıyla temsil edilmesini sağlıyor. Fon, yalnızca “nitelikli yatırımcı” statüsündeki kişi ve kurumlara açık olacak. Buna göre bireysel yatırımcılar için en az 5 milyon dolarlık yatırım varlığı şartı aranırken, kurumsal yatırımcılar için bu eşik 25 milyon dolar olarak belirlenmiş durumda. Fona giriş için asgari yatırım tutarı ise 1 milyon dolar.Geleneksel para piyasası fonlarında olduğu gibi MONY de kısa vadeli ve yüksek kaliteli borçlanma araçlarından oluşan bir portföy tutuyor. Fonun temel hedefi, banka mevduatlarına kıyasla genellikle daha yüksek getiri sunmak. Faiz gelirleri ve temettüler günlük olarak tahakkuk ediyor. Yatırımcılar, JPMorgan’ın Morgan Money adlı dijital yatırım platformu üzerinden fona katılım sağlayabiliyor ve karşılığında sahip oldukları payları temsil eden dijital tokenları kendi kripto cüzdanlarında tutuyor.Fonun dikkat çeken bir diğer yönü ise nakit yanında stablecoin kullanımıyla da işlem yapılabilmesi. Yatırımcılar, fona giriş ve çıkış işlemlerini Circle tarafından ihraç edilen dolar sabitli USDC stablecoini üzerinden gerçekleştirebiliyor. Bu yaklaşım, düzenlenmiş finansal ürünlerin giderek daha fazla kripto-yerel ödeme altyapılarını benimsediğini gösteriyor. Özellikle faiz getirmeyen stablecoin bakiyelerinin verimli kullanılmasına yönelik bu tür çözümler, kripto ekosistemi içinde uzun süredir talep görüyor.JPMorgan Asset Management Küresel Likidite Başkanı John Donohue, müşterilerden tokenizasyon konusunda ciddi bir ilgi geldiğini belirtiyor. Donohue’ya göre banka, geleneksel para piyasası fonlarında sunulan seçeneklerin benzerlerini blockchainüzerinde de erişilebilir kılmayı hedefliyor. Bu yaklaşım, tokenizasyonun artık yalnızca deneysel bir alan olmaktan çıkıp ana akım finansın bir parçası haline gelmeye başladığına işaret ediyor.Bu hamle, ABD’de dijital varlıklara yönelik düzenleyici çerçevenin daha net hale gelmesiyle aynı döneme denk geliyor. Bu yıl kabul edilen GENIUS Act, dolar bazlı stablecoin’ler için federal bir çerçeve oluşturdu. Buna ek olarak Clarity Act etrafındaki gelişmeler, blockchain tabanlı finansal ürünlerin hangi kurumlar tarafından denetleneceğine dair daha yapıcı bir yaklaşım sinyali verdi. Bu düzenleyici netlik, büyük finans kuruluşlarını fonlar, menkul kıymetler ve diğer gerçek dünya varlıklarını tokenize etme konusunda daha cesur adımlar atmaya teşvik ediyor.Gerçek dünya varlıklarının tokenizasyonuna yönelik ilgi hızla artıyor. 2025 itibarıyla tokenize edilmiş gerçek dünya varlıklarının toplam piyasa değeri 38 milyar dolarla rekor seviyeye ulaştı. BlackRock, 1,8 milyar doların üzerinde büyüklüğe sahip tokenize para piyasası fonuyla bu alandaki en büyük oyuncu konumunda bulunuyor. Goldman Sachs ve Bank of New York Mellon da bu yıl başında tokenize para piyasası fonlarına bağlı dijital varlıklar için iş birliği planlarını duyurmuştu.Ethereum tabanlı MONY fonu, JPMorgan’ın son dönemdeki blockchain girişimlerinin devamlılığını gösteriyor. Zira banka, kısa süre önce Galaxy Digital iştirakine ait bir ticari senet ihracını Solana ağı üzerinde gerçekleştirmiş, işlemlerde USDC kullanmıştı.

DTCC’ye SEC’den Yeşil Işık: Hisse ve Tahviller Blockchaine Taşınıyor
ABD menkul kıymet piyasalarının bel kemiği olarak görülen Depository Trust & Clearing Corporation (DTCC), tokenizasyon alanında kritik bir eşiği geride bıraktı. Kurum, yaptığı açıklamada, bağlı ortaklıklarından Depository Trust Company’nin (DTC), ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’ndan (SEC) bir “no-action letter” aldığını duyurdu. Bu mektup, belirli gerçek dünya varlıklarının (RWA) blockchainler üzerinde tokenize edilerek sunulmasına yönelik üç yıllık bir yetkilendirme anlamına geliyor.SEC’den önemli onaySöz konusu onay, SEC’in doğrudan bir lisans vermesinden ziyade, önerilen faaliyet için yaptırım uygulanmayacağını beyan eden resmi bir görüş niteliği taşıyor. Ancak piyasa açısından etkisi oldukça büyük. Zira bu adım, ABD’de ilk kez belirli hisse senetleri, borsa yatırım fonları (ETF’ler) ve Hazine tahvillerinin kontrollü biçimde tokenize edilmesinin önünü açıyor.DTCC tarafından paylaşılan bilgilere göre, yetkilendirme kapsamında Russell 1000 endeksine dahil şirket hisseleri, büyük ABD endekslerini takip eden ETF’ler ve ABD Hazine bonoları, tahvilleri ve uzun vadeli borçlanma araçları tokenize edilebilecek. DTC, bu hizmeti kendi ComposerX platformu üzerinden, önceden onaylanmış Layer-1 ve Layer-2 blockchain ağları üzerinde sunmayı planlıyor. Hizmetin ilk aşamada 2026’nın ikinci yarısında kademeli olarak devreye alınması bekleniyor.Tokenizasyon, geleneksel finansal varlıkların dijital temsillerinin blockchain üzerinde oluşturulmasını ifade ediyor. Amaç; takas süreçlerini hızlandırmak, operasyonel maliyetleri düşürmek ve likiditeyi artırmak. DTCC, tokenize edilen bu varlıkların, geleneksel muadilleriyle aynı yatırımcı haklarını, mülkiyet yapısını ve yasal korumaları taşıyacağını özellikle vurguluyor. Yani ortaya çıkacak token’lar, yalnızca teknik bir temsil değil, hukuki karşılığı olan finansal enstrümanlar olarak konumlanıyor.DTCC Başkanı ve CEO’su Frank La Salla, bu gelişmenin dijital piyasalara geçiş sürecinde önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor. La Salla’ya göre tokenizasyonun ölçek kazanabilmesi, ancak mevcut piyasa altyapılarında sağlanan hukuki kesinlik ve güvenlik standartlarının korunmasıyla mümkün. Clearing & Securities Services Başkanı Brian Steele ise bu girişimin, yıllar içinde inşa edilen operasyonel dayanıklılığı ve güvenliği dijital varlık dünyasına taşımayı hedeflediğini ifade ediyor.DTCC’nin sisteme dahil olması, tokenizasyonun artık yalnızca deneysel projeler ya da sınırlı pilot çalışmalarla sınırlı kalmayacağını gösteriyor. Kurum, ABD ve küresel piyasalarda trilyonlarca dolarlık işlemin takas ve saklamasından sorumlu. Yalnızca DTC, 2025 verilerine göre 100 trilyon doların üzerinde menkul kıymetin saklama ve varlık hizmetlerini yürütüyor. Bu nedenle atılan adım, piyasa mimarisi, teminat yönetimi ve likidite akışları açısından yapısal bir değişime işaret ediyor.Bu gelişme aynı zamanda Washington’daki düzenleyici iklimde yaşanan daha geniş çaplı bir değişimin parçası olarak değerlendiriliyor. Son dönemde hem SEC hem de Emtia Vadeli İşlemler Komisyonu’nun (CFTC), dijital varlıklara yaklaşımında daha esnek ve teknolojiye açık bir tutum benimsediği görülüyor. JPMorgan, BlackRock, Coinbase ve Kraken gibi kurumların tokenizasyon hamleleri de bu dönüşümü destekler nitelikte.DTCC, ilerleyen aşamalarda stablecoin dağıtımları veya tokenize mevduat benzeri yapıların da sisteme entegre edilebileceğini, ancak bunun ek düzenleyici onaylara bağlı olduğunu belirtiyor.

Butan, Altın Destekli Solana Tokenını Tanıttı
Bhutan, ulusal blockchain stratejisinin kapsamını genişleterek altın destekli yeni dijital varlığı TER’i resmen duyurdu. Solana ağı üzerinde çalışan TER, ülkenin yenilikçi kalkınma projesi olan Gelephu Mindfulness City tarafından geliştirildi ve Bhutan’ın ilk lisanslı dijital bankası DK Bank tarafından saklanacak. Bu yapı, tokenın tamamen denetlenmiş fiziksel altın rezervleriyle 1:1 desteklendiğini garanti ediyor.Bhutan, altın tokenizasyonunu tercih ettiBhutan yönetimi, TER’i tanıtırken projenin ana hedefinin geleneksel değer saklama araçlarını, özellikle de altını, modern blockchain altyapısıyla birleştirmek olduğunu vurguladı. Bu yaklaşım, ülkenin son yıllarda hız kazanan dijital dönüşüm vizyonunun önemli bir parçası. Bitcoin madenciliğinden dijital kimlik projelerine kadar geniş bir teknoloji stratejisi yürüten Bhutan, TER ile bu vizyonu somutlaştıran yeni bir adım daha atıyor. Tokenın Solana ağında çalışması tesadüf değil. Solana, düşük işlem ücretleri, saniyeler içinde doğrulanan işlemler ve yüksek ölçeklenebilirlik sunuyor. Bhutan yetkilileri, şeffaflık ve hızın özellikle uluslararası yatırımcılar için kritik olduğunu, bu nedenle Solana’nın tercih edildiğini belirtiyor. Bu yapı sayesinde TER, altın alımının geleneksel prosedürlerini dijital ortama taşıyor; yatırımcılar hem gerçek altın varlığına sahip oluyor hem de bunu küresel ölçekte saniyeler içinde transfer edebiliyor.TER’i piyasaya süren Gelephu Mindfulness City, ülkenin “farkındalık temelli kalkınma modeli” kapsamında özel bir bölge olarak kurulmuş durumda. Bölge, küresel sermayeyi çekmeyi, dijital ekonomiyi güçlendirmeyi ve Bhutan’ın uzun vadeli sürdürülebilir büyüme hedeflerine hizmet etmeyi amaçlıyor. Yetkililer, ilk aşamada TER’in yatırımcılarla DK Bank üzerinden buluşacağını, talep arttıkça kullanım alanlarının genişletileceğini belirtiyor.Bhutan’ın bu hamlesi yalnız değil. Geçtiğimiz günlerde Kırgızistan da ABD dolarına sabitlenmiş, altın destekli USDKG adlı dijital tokenını duyurmuştu. USDKG’nin ilk ihraç miktarı 50 milyon dolar oldu ve Orta Asya’da devlet gözetimli ilk tokenizasyon örneklerinden biri olarak kayda geçti. Bhutan’ın TER’i ve Kırgızistan’ın USDKG’si, küçük ülkelerin geleneksel varlık rezervlerini dijital altyapıya taşıyarak finansal sistemlerini çeşitlendirmeye çalıştığını gösteriyor.Uzmanlara göre bu eğilim hızlanıyor. Altının tokenizasyonu, hem portföy çeşitlendirme hem de reel varlıkları zincir üzerinde tutulabilir hale getirme açısından giderek daha cazip bir seçenek olarak görülüyor. Bhutan’ın TER’i, bu yeni modelin devlet destekli bir örneği olarak dikkat çekiyor; üstelik tamamen denetlenmiş altın rezervlerine dayanması, projeye güvenilirlik kazandırıyor.Bhutan’ın yıllardır sessiz fakat istikrarlı biçimde yürüttüğü dijitalleşme adımları (hidroelektrik gücüyle Bitcoin madenciliği, ulusal dijital kimlik projeleri, Binance Pay entegrasyonu ve yerel fintech çalışmalarının desteklenmesi) TER’in altyapısını güçlendiren unsurlar olarak öne çıkıyor. Bu nedenle ülke, dijital altın fikrini yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda teknolojik bir hamle olarak da konumlandırıyor.TER’in 17 Aralık’ta piyasaya çıkmasıyla Bhutan, ulusal rezervlerine dayalı dijital varlık üretimi konusunda yeni bir sayfa açmış olacak. Küçük ülkeler arasında başlayan bu yeni dijital varlık yarışı, önümüzdeki dönemde daha fazla devletin altın ve benzeri somut rezervleri blockchain’e taşımasıyla ivme kazanabilir.

Binance Ekosisteminde Hareketlilik: 17 Projeye Yatırım Var
YZi Labs, 3 Aralık’ta yaptığı duyuruyla EASY Residency Season 2 programına kabul edilen 17 girişimi açıkladı. Web3, yapay zekâ ve biyoteknoloji alanında çalışan bu ekipler, Binance Blockchain Week kapsamında düzenlenecek Demo Day sahnesinde projelerini yatırımcılara sunacak. Listede; finansal altyapıdan robotik otomasyona, gen terapilerinden kripto likiditesine kadar uzanan geniş bir teknoloji yelpazesi yer alıyor. Binance ekosisteminde yatırım seliProgramın bu sezonu, YZi Labs’in gelecek on yılın üç temel gücü olarak tanımladığı alanları net şekilde ortaya koyuyor: blockchainin küresel sermaye akışını dönüştüren yapısı; yapay zekânın hızlandırdığı üretkenlik ve karar alma süreçleri; biyoteknolojinin daha uzun ve sağlıklı yaşamlar yaratma potansiyeli. Seçilen 17 girişim, bu üç kuvvetin ortasında ölçeklenebilir teknolojiler geliştiriyor.Listede yer alan projelerin bazıları Web3 altyapısına güçlü bir vurgu yapıyor. 42.space, gerçek dünya olaylarını tokenleştirerek tahmin piyasaları için yeni bir varlık sınıfı yaratıyor. Sats Terminal, Bitcoin tabanlı likidite ve kredi çözümlerine odaklanırken; Saturn Labs, Bitcoin kredi piyasası destekli, gerçek getiri sunan bir stablecoin geliştiriyor. Predict.fun ise tahmin piyasalarını DeFi likiditesiyle güçlendirerek kullanıcıların hem getiri elde ettiği hem de etkinliklere katıldığı yeni bir model sunuyor. Hertzflow, geleneksel türev piyasalarındaki büyük kullanıcı kitlesini zincir üstüne taşımayı amaçlayan permissionless kaldıraç altyapısıyla dikkat çekiyor. Help.fun ise sivil toplum kuruluşları için adil, bot korumalı token lansmanları tasarlıyor.Yapay zekâ ve robotik alanındaki girişimler de öne çıkıyor. 4D Labs, mekânsal zekâ modellerini besleyecek ölçeklenebilir 3D veri altyapısı geliştiriyor. AgriDynamics, hasat maliyetlerini azaltan otonom meyve toplama robotlarıyla tarım sektöründeki iş gücü krizine çözüm getiriyor. Trellis Robotics, dar ve riskli endüstriyel alanlarda denetim yapabilen yumuşak robotik platformuyla endüstriyel otomasyonda yeni bir sayfa açıyor. Manifolds ise kontrol edilebilir 3D mekân tabanlı video üretimiyle hem e-ticaret hem de yapay zekâ uygulamaları için yeni görsel üretim araçları sunuyor.Biyoteknoloji tarafında Advent, AAV keşfini hızlandıran yapay zekâ odaklı platformuyla gen terapilerinde süreci haftalardan günlere indiriyor. Neomera BioLab, bağımlılık riski taşımayan kronik ağrı tedavileri için biyoloji odaklı, hızlı test döngülerine sahip bir ilaç keşfi altyapısı geliştiriyor.Oyun ve sosyal katman girişimleri de listede yer alıyor. Bento.fun, günlük sohbetleri mikro tahmin oyunlarına dönüştüren sosyal bir katman kurarken; MeleeMon, stablecoin destekli rekabetçi mobil oyun deneyimi sunuyor. Frontrun, profesyonel trader’lar için hızlı keşif ve işlem odaklı bir cüzdan olarak konumlanıyor. FingerDance ise işaret dili çevirisi sağlayan yapay zekâ altyapısıyla işitme engelli topluluklara erişilebilirlik sağlıyor.YZi Labs, bugün 10 milyar doların üzerinde varlık yöneten, 25’ten fazla ülkeden 300’ü aşkın projeye yatırım yapmış küresel bir fon. EASY Residency ise şirketin en güçlü destek programlarından biri olarak, her sezon seçilen ekipleri aynı çatı altında buluşturuyor.

Avrupa Devi, Fon Tokenizasyonunda Ethereum’u Seçti
Avrupa’nın en büyük varlık yöneticisi Amundi, para piyasası fonunun ilk tokenleştirilmiş pay (distribution) sınıfını Ethereum üzerinde piyasaya sürerek geleneksel finans ile blockchain altyapısını bir araya getiren büyük bir adım attı. Yaklaşık 2,3 trilyon dolarlık varlığı yöneten dev, bu hamleyle hem fon dağıtımını dijitalleştirmeyi hem de yatırımcı erişimini genişletmeyi hedefliyor.Şirket, Amundi Funds Cash EUR adlı para piyasası fonunun “J28 EUR DLT” isimli yeni pay sınıfının artık Ethereum üzerinde kaydedildiğini açıkladı. Bu yapı sayesinde fon birimlerinin mülkiyeti, hareketleri ve işlem geçmişi zincir üzerinde izlenebilir hale geliyor; yani yatırımcılar hem daha şeffaf hem de daha hızlı bir işlem deneyimiyle karşılaşıyor.Bu dönüşümün teknik altyapısını ise Avrupa’nın önde gelen saklama ve transfer acentelerinden CACEIS sağlıyor. Kurum, fon için dijital cüzdanlar, 7/24 çalışan bir blockchain tabanlı sipariş platformu ve abonelik–geri alım işlemlerine yönelik otomasyon sistemleri geliştiriyor. CACEIS CEO’su Jean-Pierre Michalowski, hedeflerinin “yatırım fonlarına stablecoin veya ileride çıkacak merkez bankası dijital paralarıyla 7/24 erişimi mümkün kılmak” olduğunu belirtiyor.Amundi tarafında ise bu adım, şirketin uzun vadeli dijital varlık stratejisinin somut bir parçası olarak görülüyor. Kurumsal Müşteriler ve ESG Başkanı Jean-Jacques Barberis, varlık tokenizasyonunun küresel ölçekte hızlanacağını, Amundi’nin de bu alanda hem Fransa’da hem uluslararası pazarlarda yeni girişimlere hazırlanacağını vurguluyor.Yeni model, geleneksel dağıtım ağını tamamen değiştirmiyor; yatırımcılar fonu mevcut bankacılık kanalları üzerinden almaya devam edebiliyor. Ethereum üzerindeki tokenleştirilmiş pay sınıfı ise sisteme ek bir seçenek olarak eklenmiş durumda. Böylece hem kurumsal yatırımcılar hem de dijital varlık ekosistemindeki profesyoneller için daha geniş bir erişim alanı oluşuyor.Tokenizasyon dikkat çekiyorTokenizasyonun neden bu kadar gündemde olduğuna bakıldığında, rakamlar her şeyi özetliyor. 2025 boyunca zincir üzerindeki gerçek dünya varlıklarının toplam piyasa değeri 15 milyar dolardan 37 milyar doların üzerine çıktı. Provenance Blockchain bu alanda liderliği elinde tutsa da, Ethereum 12,4 milyar dolarlık tokenize RWA hacmiyle güçlü bir ikinci sırada. Üstelik BlackRock’ın BUIDL fonu ve Franklin Templeton’ın para piyasası fonu gibi devlerin Ethereum üzerinde büyümesi, ağı kurumsal tokenizasyonun merkezine yerleştiriyor.Amundi’nin hamlesi, bu trendin yalnızca başlangıç olduğunu gösteriyor. Avrupa’nın en büyük varlık yöneticisinin Ethereum’u tercih etmesi, hem kıtanın regülasyon odaklı finans dünyasında tokenizasyonun meşruiyetini güçlendiriyor hem de Ethereum’un RWA segmentindeki liderliğini pekiştiriyor.Sonuç olarak bu girişim, fon dünyasında işlemlerin otomatikleştiği, 7/24 erişilebilir bir altyapının temellerini atıyor.

IMF, Tokenizasyon Piyasalarını Masaya Yatırdı: Risk Var!
Uluslararası Para Fonu (IMF), bugün X hesabından yayımladığı yeni bir açıklayıcı videoda küresel finansın yükselen trendi olan tokenizasyonu mercek altına aldı. Kurum, tokenizasyonun finansal piyasalara hız ve maliyet avantajı getirdiğini kabul ederken, bu dönüşümün aynı zamanda yeni kırılganlıklar yarattığına dikkat çekti.Videoda, tokenizasyon “paranın evriminde bir sonraki adım” olarak tanımlanıyor. Geleneksel piyasalarda işlem, takas ve kayıt süreçlerini yürüten aracıların yerini akıllı sözleşmelere bırakan bu yapı; varlık alım-satımının daha hızlı, daha şeffaf ve daha ucuz gerçekleşmesini mümkün kılıyor. IMF’ye göre erken dönem araştırmalar, tokenize edilmiş piyasalarda belirgin maliyet avantajı ve teminat kullanımında verimlilik artışı olduğunu ortaya koyuyor. Yakın anlık mutabakat (T+0) ise en çarpıcı yeniliklerden biri. Ancak kurum, bu verimliliğin riskleri de büyüttüğünü vurguluyor. Otomatikleşmiş piyasalarda ani çöküşler olarak bilinen “flash crash” olaylarının daha önce yaşandığını hatırlatan IMF, tokenize piyasalarda yürütülen kod tabanlı işlemlerin, özellikle stres dönemlerinde, domino etkisi yaratabileceğini belirtiyor. Bir akıllı sözleşmedeki hata ya da beklenmeyen bir zincirleme etkileşim, lokal bir sorunu sistemik bir şoka dönüştürebilir.Videoda öne çıkan bir diğer uyarı ise parçalanma riski. Eğer çok sayıda tokenizasyon platformu ortaya çıkar ve bu platformlar birbiriyle konuşamaz hâle gelirse, likidite dağılabilir; böylece daha hızlı ve daha verimli bir piyasa yaratma vaadi kendi kendini baltalayabilir. IMF, altyapı uyumluluğunun bu nedenle kritik olduğunu ifade ediyor.Kurum ayrıca hükümetlerin tarihte para sistemlerinin dönüşümünde pasif kalmadığını hatırlatarak, tokenizasyonun geleceğinde de devletlerin daha aktif bir rol üstlenmesinin muhtemel olduğunu belirtiyor. Bretton Woods anlaşması, sabit kur rejimlerinin kurulması ve sonrasında altın standardının çöküşü gibi tarihi örnekler, devletlerin para sisteminin nasıl işleyeceğine doğrudan müdahale ettiğini gösteriyor. IMF’ye göre tokenizasyon süreci de muhtemelen bu gelenekten bağımsız ilerlemeyecek.IMF’nin tokenizasyon konusundaki ilgisi yeni değil. Kurum son yıllarda bu alanda kapsamlı araştırmalar yürütüyor. Ancak bu çalışmaların artık kamuya açık video formatına taşınması, tokenizasyonun küresel ekonomi açısından niş bir teknoloji olmaktan çıktığını ve ana akım politika başlıkları arasına yerleştiğini gösteriyor.Tokenizasyon alanında çarpıcı artışBugün tokenize edilmiş piyasa büyüklüğü milyarlarca doları aşmış durumda. BlackRock’ın BUIDL fonunun 2024 ve 2025 boyunca hızla genişleyerek dünyanın en büyük tokenize Hazine fonuna dönüşmesi, sektörün ne kadar hızlı olgunlaştığının bir örneği.IMF videonun sonunda, tokenizasyonun finansal piyasaları daha hızlı, ucuz ve programlanabilir hâle getirme potansiyelini teslim ederken, bu dönüşümün sıkı bir düzenleyici gözetim altında gerçekleşeceğini belirtiyor. Kuruma göre yeni piyasa yapısı, teknolojinin sunduğu fırsatlarla birlikte devlet müdahalelerine de açık bir geleceğe ilerliyor.

Ark Invest'ten Kripto ve Teknoloji Çıkarması: 8 Hissede 130+ Milyon Dolarlık Dip Alımı
Ark Invest, kripto ve teknoloji piyasalarındaki sert dalgalanmaya rağmen alım tarafında agresif bir strateji izlemeye devam ediyor. Cathie Wood’un liderliğindeki fon, 25 Kasım’da hem kripto odaklı şirketlerin hisselerini hem de büyük teknoloji devlerini içeren geniş bir portföy güncellemesi yaptı. Hareketler, Bitcoin’in 87.000 dolar civarında yatay seyrettiği, piyasanın baskı altında kaldığı bir döneme denk geldi.Circle ve Bulilsh öne çıktıArk’ın güncel hamleleri arasında Circle ve Bullish’in ön plana çıktığı görülüyor. Fon, salı günü 7,6 milyon dolarlık Circle (CRCL) ve 1,5 milyon dolarlık Bullish (BLSH) hissesi satın aldı. Her iki hisse de işlem gününü düşüşle kapatmıştı; Bullish yüzde 2,41 değer kaybederek 40,50 dolara, Circle ise yüzde 3,62 gerileyerek 70,11 dolara indi. Buna rağmen Ark, fiyat düşüşünü alım fırsatı olarak değerlendirdi. Fonun toplam Bullish varlığı 151,8 milyon dolara ulaşmış durumda. Coinbase, Ark’ın genel portföyünde hâlen yüzde 4’lük payla en büyük kripto teması olmayı sürdürüyor; Circle ise yüzde 2’lik ağırlıkla ikinci sırada bulunuyor.Cathie Wood aynı işlem gününde teknoloji tarafında daha büyük adımlar attı. Ark Invest, Google’ın ana şirketi Alphabet’ten 174.293 adet hisse satın aldı. Bu alımın toplam değeri yaklaşık 56,4 milyon dolar olarak hesaplandı. Alphabet’in hisse fiyatı son dönemde Meta’nın Nvidia GPU’ları bırakıp Google’ın üretimi olan TPU çiplerine yönelme ihtimaliyle ve Gemini yapay zekâ modeline yönelik ilgiyle yükseliş trendine girmişti. Şirketin 4 trilyon dolarlık değere yaklaşması piyasanın genel AI heyecanını desteklerken, ilgili ETF’lerdeki geri çekilme Ark’ın seçici alımlarını daha da belirginleştirdi.Teknoloji devlerinin yanı sıra Meta da Ark’ın radarındaydı. Fon, 33.837 adet Meta hissesi alarak yaklaşık 21,5 milyon dolarlık pozisyon ekledi. Meta hisseleri aynı gün yüzde 3,78 yükselmişti. Bununla birlikte, şirketin Nvidia yerine Google’ın yapay zekâ donanımlarına kayabileceğine dair haberler, işlem gününde çip sektöründe ciddi dalgalanma yarattı. AMD hisseleri yüzde 4’ün üzerinde değer kaybederken Ark, 106.651 adet AMD hissesi satarak yaklaşık 22 milyon dolarlık pozisyon kapattı.Buna karşılık fon, Nvidia ekosistemine bağımlılığı tartışma konusu olan CoreWeave’den 396.198 adet hisse alarak portföyüne yaklaşık 28,2 milyon dolarlık yeni bir teknoloji yatırımı ekledi. CoreWeave hisseleri o gün yüzde 3’ten fazla gerilese de Ark bunu uzun vadeli büyüme fırsatı olarak değerlendirdi.Kripto tarafında ise Ark yalnızca Circle’a değil, Bitcoin’e de odaklandı. Fon, 96.200 adet ARK 21Shares Bitcoin ETF hissesi aldı; toplam alım yaklaşık 2,8 milyon dolara ulaştı. Bitcoin’in son 30 günde yüzde 23 düşmesi, fonun bu hamlesini “dipten toplama” stratejisinin devamı olarak öne çıkardı.Ayrıca Jack Dorsey’nin Block şirketinden 212.538 adet hisse ekleyen Ark, fintech yatırımlarını da genişletti. Diğer yandan Palantir, GitLab ve Exact Sciences gibi pozisyonlar kademeli olarak azaltıldı. Palantir’deki satışın yaklaşık 58 milyon dolar olması dikkat çekti.Genel tablo, Ark Invest’in piyasa düşüşlerini aktif şekilde alım fırsatına çevirdiğini gösteriyor.

Coinbase Ventures, 2026 İçin 9 Yatırım Odağını Açıkladı
Amerika’nın en büyük kripto borsasının girişim kolu Coinbase Ventures, 2026’da yatırım yapmak istediği dokuz ana fikri paylaştı. RWA tabanlı sentetik ürünlerden yeni nesil DeFi modellerine, tahmin piyasası terminallerinden yapay zekâ destekli geliştirme araçlarına kadar uzanan geniş bir yatırım çerçevesi çizildi. Ekip, bu dokuz fikrin “bir sonraki büyük çıkışlara” ev sahipliği yapabileceğini düşünüyor.RWA PerpetualsCoinbase Ventures’a göre 2026’da RWA perp’leri çok daha görünür olacak. Bu yapı, offchain varlıklara sentetik perpetual sözleşmeleriyle erişim sağlıyor. Petrol, endeks, özel şirket hissesi ya da ekonomik veriler gibi birçok metrik zincire bu şekilde taşınabilir. Blog yazısında bu alan “perpification of everything” olarak tanımlanıyor.Likidite sağlayıcılarını korumaya odaklı yeni borsa tasarımıSolana ekosisteminde yükselen prop-AMM modelleri, profesyonel trader’ların ve botların LP’leri sömürmesini engelleyen yeni bir piyasa mimarisi sunuyor. Coinbase Ventures bu yapının yalnızca Solana’yla sınırlı kalmayacağını, farklı zincirlerde de daha adil borsalara kapı açabileceğini düşünüyor.Tahmin piyasaları toplayıcısıTahmin piyasaları büyüdü ama likidite hâlâ parçalı. Coinbase Ventures, 600 milyon doların üzerinde dağıtık likiditeyi tek arayüzde toplayacak tahmin piyasası terminallerinin 2026’da öne çıkacağını söylüyor. Tek ekranda Kalshi, Polymarket ve benzeri platformlardan gerçek zamanlı oran görebilmek, sektörü ileri taşıyacak.“Perp” ve lending entegrasyonuPerpetual borsaların borç verme protokolleriyle birleşmesi, yatırımcının teminatını iki kez kullanmasını sağlıyor. Hem pozisyon koruyup hem getiri elde etmek mümkün oluyor. Coinbase Ventures, bu modelin 2026’da daha geniş bir kullanıcı tabanına ulaşacağını tahmin ediyor.Teminatsız on-chain krediOnchain kimlik ve offchain verinin birleşimi, teminatsız borçlanmayı mümkün kılıyor. ABD’de 1.3 trilyon dolarlık teminatsız kredi hacmi bulunuyor. Coinbase Ventures bu pazarın daha yüksek verimlilikle kriptoya taşınabileceğini savunuyor. Bu alan, DeFi’nin “bankacılık alternatifine” dönüşmesinde önemli bir adım olarak görülüyor.Onchain gizlilik çözümleriKurumsal trader’lar stratejilerinin zincir üzerinde tamamen görünür olmasından rahatsız. Bu nedenle özel orderbook’lar, gizli borç-alacak mekanizmaları ve ZK tabanlı gizlilik katmanları 2026’nın kritik alanlarından biri olacak. Coinbase Ventures, “gizlilik olmadan geniş benimseme olmayacak” görüşünde.Robotics + DePIN: Robotik veri toplamada teşvikli modellerYapay zekâ sistemleri için fiziksel etkileşim verileri hâlâ sınırlı. Coinbase Ventures, DePIN tarzı teşvik mekanizmalarının robotik veri toplamayı ölçeklendirebileceğini belirtiyor. Kavrama, basınç, çoklu nesne manipülasyonu gibi veriler, daha gelişmiş robot modelleri için kritik.Proof of HumanityDijital içeriklerin insan mı, AI mı olduğu giderek belirsizleşiyor. Coinbase Ventures, biyometri, kriptografik imza ve açık standartları birleştiren kimlik çözümlerinin 2026’da büyük bir yarışa dönüşeceğini düşünüyor. Bu alan, sosyal medya, içerik üretimi ve finansal işlemler için önemli bir güvenlik katmanı sağlayacak.AI Agent’larıyla on-chain geliştirmeSon fikir, yapay zekâ ajanlarının akıllı sözleşme geliştirmeyi demokratikleştirmesi. Kod üretimi, güvenlik taraması ve sürekli izleme gibi görevleri üstlenen AI agent’ları sayesinde teknik olmayan kurucular bile saatler içinde onchain projeler başlatabilecek. Coinbase Ventures, 2026’yı bu alanda “patlama yılı” olarak görüyor.

BNB Chain’de Yeni Saldırı: 3,1 Milyon Dolar Buharlaştı, Yüzde 90 Değer Kaybı Yaşandı
GANA Payment projesi, perşembe sabahı gerçekleşen bir saldırıyla 3,1 milyon dolardan fazla kayıp verdi. Zincir üstü analizleriyle tanınan araştırmacı ZachXBT, saldırganın fonları önce BNB Smart Chain’de topladığını, ardından hem BSC hem de Ethereum üzerinde Tornado Cash’i kullanarak gizlemeye başladığını açıkladı.Hacker nasıl hareket etti?Saldırgan ilk olarak ele geçirdiği varlıkları BSC’deki “0x2e8…e5c38” adresinde topladı. Burada fonların önemli bir bölümü BNB’ye çevrildi. Ardından 1.140 BNB, yaklaşık 1,04 milyon dolar değerinde, Tornado Cash’e gönderildi. Bu, saldırganın ilk aşamada izleri silme hamlesi oldu.ZachXBT’ye göre kalan varlıklar Ethereum’a taşındı. Exploiter, bu kez 346,8 ETH’yi Tornado Cash’e yatırdı. Bu tutar yaklaşık 1,05 milyon dolara denk geliyor. Bunun dışında 346 ETH’nin daha, toplam değeri 1,046 milyon dolar civarında olan bir miktarın, Ethereum’daki “0x7a5…b3cca” adresinde hareketsiz durduğu belirtiliyor. Saldırganın bu fonları henüz karıştırmadığı, muhtemelen ikinci bir aşama için beklettiği düşünülüyor.GANA fiyatı sert düştüGANA Payment, BNB Smart Chain üzerinde faaliyet gösteren küçük ölçekli bir ödeme token projesi. BEP-20 standartlı GANA token etrafında kurulan proje, esas olarak DEX’ler ve likidite havuzları üzerinden işlem görüyor. Projeye ait kapsamlı bir teknik belge, kod inceleme raporu ya da denetim bulunmuyor. Bu nedenle saldırının hangi açıklıktan kaynaklandığı belirsizliğini koruyor.Güvenlik tarafında yaşanan bu belirsizlik, fiyatlara sert biçimde yansıdı. GeckoTerminal verilerine göre GANA token birkaç saat içinde yüzde 90’dan fazla değer kaybetti. Likidite havuzlarının boşalması ve yatırımcıların panikle satışa yönelmesi, fiyatı neredeyse sıfırladı. Bu saldırı, BNB Chain üzerinde bu yıl yaşanan dizi güvenlik olayına bir yenisini daha ekledi. DefiLlama’nın hack takibine göre, 2025 boyunca yalnızca orta ölçekli BSC projelerinde toplam kayıp 100 milyon doları aşmış durumda. Çoğu saldırının ortak noktası; güvenlik denetiminden geçmemiş kontratlar, zayıf erişim kontrolü, likidite havuzlarında kötü niyetli manipülasyonlar ve bazen de ekip içi anahtar sızmaları.Örneğin kısa süre önce yaşanan Future Protocol olayı, benzer bir modelle gerçekleşmişti. Saldırganlar önce boşluğu tespit etmiş, ardından havuzları hızla boşaltmış, fonları birden fazla adrese dağıtmış ve son aşamada Tornado Cash’e karıştırmıştı. GANA Payment olayı da aynı zinciri takip ediyor: hızlı boşaltma, konsolidasyon, zincirler arası köprüleme ve karıştırıcıya gönderim.BNB Chain’in yoğun kullanımına rağmen güvenlik açıklarının bu ölçekte yaygınlaşması, küçük projelerdeki denetim eksikliğini tekrar gündeme taşıyor. Uzmanlar, özellikle düşük bütçeli projelerin “minimum viable” mantığıyla hızla piyasaya çıkmasının, kötü niyetli aktörler için büyük fırsat yarattığını söylüyor.

Visa, Kripto Odaklı Pilot Projesini Başlattı
Visa, işletmelerin doğrudan stablecoin ile ödeme yapabilmesini sağlayan yeni bir pilot program başlattı. Program, özellikle içerik üreticileri, freelancer’lar ve gig ekonomisi çalışanlarına yönelik olarak geliştirildi ve sınır ötesi ödemelerin hızını artırmayı hedefliyor. Pilot kapsamında ABD’deki işletmeler, Visa Direct aracılığıyla geleneksel para birimiyle ödemelerini başlatabiliyor; alıcılar ise bu ödemeleri USDC olarak alma seçeneğine sahip.Visa, kripto para odaklı projeye start verdiVisa, bu sistemi “dakikalar içinde, herkes için erişilebilir para transferi” olarak tanımlıyor. Şirketin Ticari ve Para Hareketi Çözümleri Başkanı Chris Newkirk, “Bu proje, küresel düzeyde paraya erişimin birkaç gün değil, birkaç dakika sürmesini sağlamakla ilgili. Dijital marka inşa eden bir içerik üreticisi, yeni pazarlara açılan bir işletme ya da sınır ötesinde çalışan bir freelancer fark etmiyor; herkes daha hızlı, daha esnek para hareketinden yararlanacak” dedi.Yeni pilot, Visa’nın stablecoin ödemeleri konusundaki önceki çalışmalarının bir devamı niteliğinde. Eylül ayında şirket, işletmelerin Visa Direct ödemelerini yalnızca itibari para birimiyle değil, stablecoin’lerle de önceden finanse edebilmesini sağlayan bir test başlatmıştı. Bu yeni aşama ise doğrudan kullanıcıların stablecoin olarak ödeme almasına imkan tanıyor. Böylece Visa, itibari paradan dijital dolara dönüşüm sürecini bir adım ileriye taşımış oluyor.Pilot program başlangıçta yalnızca belirli iş ortaklarıyla devreye alındı. Visa, daha geniş bir kullanıcı kitlesine 2026 yılının ikinci yarısında açılacağını belirtiyor. Şu anda sadece USDC destekleniyor, ancak gelecekte farklı stablecoin’lerin de sisteme eklenmesi planlanıyor. Alıcıların uyumlu bir stablecoin cüzdanına sahip olmaları ve KYC/AML doğrulama süreçlerinden geçmeleri gerekiyor.Visa’nın bu adımı, kripto varlıkların ödeme dünyasındaki rolünü güçlendiren önemli bir gelişme oldu. Şirket, 2020’den bu yana kripto ve stablecoin işlemlerinde 140 milyar doları aşkın işlem hacmine ulaştı. Sadece geçtiğimiz yıl Visa kartlarıyla yapılan stablecoin harcamaları dört kat arttı. Şirketin CEO’su Ryan McInerney, 40’tan fazla ülkede 130’dan fazla stablecoin bağlantılı kart programının yürürlükte olduğunu ve stablecoin kullanımıyla yapılan aylık harcamaların yıllık 2,5 milyar dolar seviyesini geçtiğini açıklamıştı.Visa, sabit coin stratejisini yalnızca bireysel ödemelerle sınırlı tutmuyor. Geçtiğimiz aylarda Stripe’ın yan kuruluşu Bridge ile iş birliği yaparak geliştiricilerin stablecoin bağlantılı Visa kartları oluşturmasına imkan tanıdı. Afrika’da faaliyet gösteren Yellow Card ile de stablecoin’lerin hazine ve likidite yönetiminde kullanımını test etti. Ayrıca bankalara kendi stablecoin’lerini pilot ortamda basıp yakma imkânı veren Visa Tokenized Asset Platform’u hayata geçirdi.Şirket, özellikle gelişmekte olan pazarlarda ve sınır ötesi para transferlerinde stablecoin tabanlı çözümleri genişletmeyi hedefliyor. Döviz kısıtlamaları, banka erişimi sorunları veya para birimi oynaklığı yaşayan bölgelerde bu sistemin önemli kolaylık sağlayabileceği düşünülüyor. Yine de programın başlangıç aşamasında bazı kısıtlamalar bulunuyor. Şimdilik yalnızca ABD merkezli işletmelerin katılımına açık ve sadece USDC destekleniyor. Regülasyonların netleşmesi ve küresel ölçekte lisans süreçlerinin tamamlanması, sistemin genişlemesi için kritik olacak.

JPMorgan Açıkladı: Ödemelerde JPM Coin Dönemi Başladı
JPMorgan, kripto varlık ekosisteminde önemli bir adım atarak kurumsal müşteriler için geliştirilen JPM Coin (JPMD) isimli mevduat token’ını Base blockchaininde kullanıma sundu. Banka, bu adımıyla geleneksel finans ve blockchain teknolojisini birleştiren yeni bir dönemin kapısını aralıyor.JPMorgan, JPM coinini kullanıma açtıJPM Coin, ABD doları cinsinden mevduatları temsil eden bir “deposit token”. Yani her JPMD, JPMorgan’daki gerçek bir banka mevduatını simgeliyor. Bu yönüyle, rezervle desteklenen stablecoin’lerden farklı olarak doğrudan bankacılık altyapısına entegre çalışıyor. Kurumsal müşteriler artık bu token aracılığıyla 7/24, neredeyse anlık transferler gerçekleştirebiliyor. Geleneksel bankacılığın sınırlı mesai saatlerine bağımlı para transferi sürecine kıyasla bu, büyük bir hız ve verimlilik avantajı sunuyor.Haziran ayında başlatılan pilot programın tamamlanmasının ardından, JPMorgan’ın dijital ödeme birimi Kinexys, JPMD’yi Base üzerinde aktif hale getirdi. Coinbase tarafından geliştirilen Base, Ethereum’un Katman-2 çözümü olarak biliniyor. Bu adım, büyük bir bankanın ilk kez halka açık bir blokzincirde kurumsal ödeme çözümü sunması açısından da dikkat çekici. Banka tarafından paylaşılan bilgilere göre B2C2, Coinbase ve Mastercard gibi önemli finansal kuruluşlar test işlemlerini başarıyla tamamladı.Kinexys’in küresel eş başkanı Naveen Mallela, “Kamu blockchainlerinde işlem yapmayı ileriye taşıyoruz. Başlangıç noktamız Coinbase’in Base ağı oldu.” diyerek JPMorgan’ın stratejisini özetledi. Mallela ayrıca, JPM Coin’in gelecekte farklı para birimleriyle genişletileceğini de doğruladı. Banka, “JPME” isimli euro cinsinden bir versiyon için marka tescili aldı. Bu, dijital mevduat token’larının çoklu para birimi desteğine geçişin habercisi olarak yorumlanıyor.Mevduat token’ları, bankacılık sisteminde dijital dönüşümün yeni aracı olabilir gibi duruyor. Her bir token, bankada tutulan mevduatla birebir destekleniyor ve kullanıcıya güvenli, şeffaf, faiz getirili bir dijital varlık sağlıyor. Böylece hem şirketler hem de finans kurumları, yüksek meblağlı işlemlerini veya uluslararası ödemelerini saniyeler içinde, düşük maliyetle gerçekleştirebiliyor. Coinbase’in, JPM Coin’i teminat olarak kabul edeceği de belirtiliyor; bu, token’ın kripto piyasalarında kullanım alanını genişletebilir.JPMorgan, bu girişimiyle blockchain tabanlı ödemelerin regülasyonlara uygun, kurumsal düzeyde uygulanabilir bir modelini sunuyor. Bankanın dijital ödeme ağı Kinexys, hâlihazırda dolar, euro ve sterlin işlemlerinde günde 3 milyar doların üzerinde hacim yönetiyor. JPMD’nin bu yapıya dahil olması, hem likiditeyi hem de ağın işlevselliğini artıracak.JPMorgan’ın adımı, küresel bankacılıkta yeni bir dönemi işaret ediyor. BNY Mellon, HSBC ve Barclays gibi diğer büyük bankalar da benzer şekilde tokenize mevduat çözümleri üzerinde çalışıyor.

Mastercard, Ripple ve Gemini'dan Stablecoin İş Birliği: XRP Yükseldi
Küresel ödeme devi Mastercard, Ripple ve Gemini ile iş birliği yaparak geleneksel kart ödemelerinin düzenlenmiş bir stablecoin aracılığıyla halka açık bir blockchain üzerinde gerçekleştirilmesini test edecek. Şirketlerin açıklamasına göre bu girişim, ABD’de düzenlemeye tabi bir bankanın stablecoin kullanarak kart işlemlerini blockchain üzerinden uzlaştırdığı ilk örneklerden biri olacak.Proje kapsamında, Mastercard ve Gemini’nin RLUSD stablecoin’i XRP Ledger (XRPL) ağı üzerinde kullanılacak. XRPL, Ripple tarafından geliştirilen açık kaynaklı bir blockchain ağı olup, saniyeler içinde düşük maliyetli ödeme işlemleri yapabilmesiyle biliniyor. RLUSD’nin kullanılması, hem işlemlerin şeffaf biçimde zincir üzerinde kaydedilmesini hem de geleneksel ödeme altyapısına kıyasla maliyet ve hız avantajı sunmayı hedefliyor.Gemini’nin Baş Finans Sorumlusu Dan Chen, “Gemini Kredi Kartı aracılığıyla dijital varlıkları günlük harcamalara entegre etme biçimimizi bir adım ileri taşıyoruz,” diyerek projenin finansal sistemle kripto varlıklar arasında köprü kurmayı amaçladığını vurguladı. Gemini’nin WebBank iş birliğiyle çıkardığı XRP temalı kredi kartı, kullanıcılarına XRP ile ödül kazandırma imkânı sağlıyor. WebBank, aynı zamanda RLUSD üzerinden yürütülecek stablecoin uzlaştırma sürecinin de ana parçası olacak.Bu girişim, Mastercard’ın dijital varlık alanındaki adımlarını güçlendirmeye devam ettiğini gösteriyor. Şirket, geçtiğimiz haziran ayında Chainlink ile yaptığı iş birliği sayesinde kullanıcıların itibari parayla doğrudan zincir üzerinde kripto varlık satın alabilmesini sağlamıştı. Mastercard ayrıca, dijital kimlik ve açık finans alanında da Humanity Protocol gibi girişimlerle ortaklık kurarak kimlik doğrulama ve krediye erişim gibi finansal hizmetlerin Web3 ekosistemine taşınmasına öncülük ediyor.Ripple tarafında ise ekosistemi genişletme çabaları sürüyor. Şirket, kısa süre önce kurumsal cüzdan ve saklama teknolojileri sunan Palisade’i satın aldığını duyurmuştu. Bu satın alma, Ripple’ın kurumsal müşterilere yönelik ödeme ve saklama çözümlerini güçlendirmeyi hedefliyor. Palisade’in çoklu blockchain desteği ve çok taraflı hesaplama (MPC) teknolojileri, Ripple’ın mevcut hizmetlerine entegre edilecek.XRP fiyatı yükselişte XRP fiyatı ise bu haberlerin ardından yüzde 4,9 artışla 2,35 dolara yükselerek 2,30 dolarlık kritik direncin üzerine çıktı. Analistler, Mastercard ve Gemini ortaklığının Ripple ekosistemine yeni bir güven faktörü eklediğini ve XRP Ledger’ın kurumsal kullanım alanlarını genişlettiğini belirtiyor.

UBS ve Chainlink, İlk Tokenize Fon İşlemini Tamamladı
UBS, yatırım fonlarının dijitalleştirilmesinde önemli bir adım attı. Banka, Chainlink’in Digital Transfer Agent (DTA) altyapısını kullanarak zincir üstünde ilk fon itfasını tamamladı. Bu işlem, 100 trilyon dolarlık küresel fon endüstrisinin blockchain teknolojisiyle entegrasyonunu sağladı.Chainlink, UBS’in işleminde kullanıldıİşlem, Ethereum üzerinde tokenize edilen “UBS USD Money Market Investment Fund Token (uMINT)” aracılığıyla gerçekleştirildi. UBS’in bu hamlesi, blockchain teknolojisinin geleneksel finansla nasıl entegre edilebileceğini pratikte gösteren ilk örneklerden biri oldu. Zincir üstü dağıtıcı olarak görev yapan DigiFT, itfa sürecini Chainlink’in DTA standardı üzerinden tamamladı. UBS’in kendi sistemlerinden başlatılan işlem, Chainlink altyapısı sayesinde otomatik olarak yürütüldü.UBS Grup Teknoloji Yöneticisi Mike Dargan, bu gelişmenin fon endüstrisinde akıllı sözleşme tabanlı altyapıların önemini ortaya koyduğunu belirterek, “Bu işlem, yatırımcı deneyimini geliştiren ve operasyonel süreçleri hızlandıran bir dönüm noktası” dedi. Dargan, tokenizasyonun finans sektöründe verimliliği artıracağını ve ürün tasarımı açısından yeni olasılıkların önünü açacağını vurguladı.UBS’in “Tokenize” adını verdiği platformu, dijital varlıklar ve geleneksel finans sistemleri arasında köprü kurmayı hedefliyor. Platform, sipariş alma, yürütme ve mutabakat gibi kritik fonksiyonları otomatikleştirerek hem operasyonel karmaşıklığı hem de işlem süresini azaltmayı amaçlıyor. Özellikle para piyasası fonları gibi yüksek hacimli işlemlerde bu otomasyonun büyük verimlilik sağlaması bekleniyor.Bu gelişme, UBS’in kısa süre önce Chainlink ve SWIFT ile birlikte yürüttüğü pilot projeyi de tamamlar nitelikte. O projede, Chainlink’in Cross-Chain Interoperability Protocol (CCIP) ve Runtime Environment teknolojileri kullanılarak bankaların mevcut sistemleri blockchain altyapısına bağlanmıştı. Bu bağlantı, ISO 20022 mesaj formatı üzerinden fon işlemlerinin zincir üstünde gerçekleştirilmesine olanak tanımıştı.Fon sektörünün büyüklüğü göz önüne alındığında, bu entegrasyonun etkisi büyük olabilir. 100 trilyon doların üzerinde bir piyasa değerine sahip küresel fon endüstrisi, işlem süreçlerindeki bürokrasi ve gecikmeler nedeniyle uzun süredir verimlilik sorunlarıyla karşı karşıya. UBS’in bu adımı, tokenizasyonun yalnızca yatırım ürünlerini değil, arka plan operasyonlarını da dönüştürebileceğini gösteriyor.Bu tür zincir üstü işlemler, gelecekte fonların anında itfası, sınır ötesi ödemelerin sadeleşmesi ve yatırımcıların varlıklarını 7/24 izleyebilmesi gibi yeniliklerin de önünü açabilir.

Deutsche Bank Destekli EURAU, Chainlink Altyapısını Kullanacak
Deutsche Bank ve DWS’in ortak projesi olan AllUnity, Avrupa’nın dijital finansında yeni bir sayfa açıyor. Şirketin euro destekli stablecoin’i EURAU, Chainlink’in geliştirdiği Cross-Chain Interoperability Protocol (CCIP) altyapısıyla artık çoklu blockchain desteğine kavuşuyor. Bu sayede EURAU, Ethereum, Arbitrum, Base, Optimism, Polygon ve Solana ağlarında çalışabilecek; gelecekte kurumsal finans odaklı Canton Network’e de entegre olacak.EURAU, Chainlink altyapısını kullanacakAllUnity’nin euro destekli stablecoin’i EURAU, Avrupa’nın dijital finans sahnesinde önemli bir adım atıyor. Deutsche Bank ve varlık yönetim devi DWS’in ortak girişimiyle geliştirilen proje, Chainlink’in Cross-Chain Interoperability Protocol (CCIP) altyapısını kullanarak çoklu blockchain desteğine geçiyor. Bu entegrasyon, EURAU’nun Ethereum, Arbitrum, Base, Optimism, Polygon ve Solana ağlarında çalışmasını sağlayacak. Şirket ayrıca kurumsal finans uygulamalarına odaklanan Canton Network’e de genişlemeyi planlıyor.AllUnity CEO’su Alexander Höptner, bu adımın EURAU’nun “farklı blockchain’ler arasında kesintisiz çalışmasını” sağlayacağını belirterek, kullanım alanını ve erişimini ciddi biçimde genişleteceğini söyledi. Chainlink Labs’in bankacılık ve sermaye piyasaları başkanı Fernando Vazquez ise entegrasyonu “Avrupa’da tokenizasyonun yeni dönemine geçişi hızlandıran temel bir adım” olarak nitelendirdi.EURAU’nun temeli MiCA uyumluluğu ve tam rezerv güvencesine dayanıyor. Avrupa Birliği’nin kripto varlıkları düzenleyen kapsamlı çerçevesi olan MiCA kapsamında lisanslanan stablecoin, bireysel yatırımcılardan ziyade kurumsal müşterileri hedefliyor. Bu da EURAU’nun B2B ödemeleri, hazine yönetimi ve zincir üstü yerleşim süreçlerinde kullanılmasını mümkün kılıyor. Temmuz ayında Alman finansal denetim kurumu BaFin’den aldığı lisansla birlikte, proje Avrupa’da resmen regülasyona tabi ilk euro stablecoin’lerden biri haline geldi.Chainlink’in CCIP teknolojisi, farklı ağlar arasında güvenli veri, token ve mesaj transferini mümkün kılıyor. Bu sistemde Chainlink, blok zincirleri arasında köprü görevi görerek akıllı sözleşmelerin birbirleriyle iletişim kurmasını sağlıyor. AllUnity’nin bu altyapıyı tercih etmesi, Avrupa’daki finans kurumlarının da tokenizasyon sürecine güvenli biçimde dahil olabilmesi açısından önemli bir örnek oluşturuyor.AllUnity’nin arkasındaki iki dev kurum, projeye ciddi bir ağırlık kazandırıyor. DWS, Mart 2025 itibarıyla 1 trilyon eurodan fazla varlığı yönetirken; Deutsche Bank’ın bilançosu 1,6 trilyon doların üzerinde. EURAU’nun çoklu ağ desteğine geçmesi, Avrupa’nın kripto finans ekosisteminde uzun zamandır ihtiyaç duyulan bir boşluğu doldurabilir. Hem regülasyonla uyumlu hem de zincirler arası çalışabilirlik sunan bir euro stablecoin, Avrupa’nın tokenizasyon vizyonunda merkezî bir rol üstlenmeye aday. Yazım sırasında LINK fiyatı, gelişmelerden pek etkilenmemiş gibi duruyor. Coin, yüzde 2'lik bir yükseliş ile 17.25 dolar seviyelerinde yer alıyor.
