Haberler
Blockchain Haberleri
Blockchain ile ilgili tüm makale ve haberlere göz atın. Blockchain hakkında en son haberler, analizler ve görüşler.
DeFi piyasası, bir yeni saldırı haberiyle daha sarsıldı. Sonic tabanlı merkeziyetsiz finans (DeFi) protokolü CrediX Finance, yayına girmesinden sadece birkaç hafta sonra, 4.5 milyon dolarlık bir siber saldırıya uğradı. Proje ekibi, kullanıcıları korumak adına platformu geçici olarak çevrimdışına aldı.Kritik yetkilere sahip hesap ele geçirildi4 Ağustos'ta blockchain güvenlik firması PeckShield, CrediX Finance'in yönetici hesabının saldırıya uğradığını açıkladı. Bu hesap, platformun en önemli yönetim yetkilerini elinde bulunduruyordu: Pool Admin, Bridge, Asset Listing Admin, Emergency Admin ve Risk Admin gibi bir dizi yüksek izin seviyesi bu hesaba tanımlanmıştı.Saldırgan, özellikle Bridge (köprüleme) yetkisini kullanarak Sonic zincirinden Ethereum'a fon aktarmayı başardı. Bu işlem sırasında, varlık havuzlarından fonlar çalındı ya da yetkisiz şekilde ödünç alındı. Ayrıca, arkasında herhangi bir varlık bulunmayan sahte bir token olan acUSDC (Credix Market Sonic USDC) de basıldı. Toplamda platformdan yaklaşık 4.5 milyon dolarlık zarar meydana geldiği bildiriliyor.Fonlar Ethereum ağına aktarıldıSiber saldırıdan hemen sonra, blockchain güvenlik şirketi CertiK, çalınan fonların tamamının Sonic'ten Ethereum ağına bridge edildiğini ve şu anda üç farklı cüzdanda tutulduğunu doğruladı. Fonlar hâlâ saldırganın kontrolünde; transfer edilmiş olmalarına rağmen henüz başka bir cüzdana aktarılmadılar ya da bozdurulmadılar. CrediX ekibi, olayın ardından X (eski adıyla Twitter) üzerinden yaptığı açıklamada, “Tüm kullanıcı fonları 24 ila 48 saat içerisinde eksiksiz olarak geri iade edilecek,” diyerek yatırımcıları sakinleştirmeye çalıştı. Ancak, bu açıklama yatırımcılar arasında karışık tepkilerle karşılandı. Zira DeFi sektöründe yaşanan bu tür olaylarda fonların tamamen geri getirilmesi oldukça nadir görülüyor.2025’te multi-sig açıkları yükselişteBu saldırı, çoklu imza (multi-sig) cüzdanlara yönelik açıkların 2025’in ilk yarısında öne çıkan ana saldırı yöntemi haline gelmesiyle birlikte geldi. Yılın yalnızca ilk altı ayında DeFi sektöründe yaklaşık 3.1 milyar dolar değerinde kripto para, bu tür açıklar yoluyla çalındı.CrediX Finance’in yaşadığı olay, sektörün henüz yeterince olgunlaşmadığını ve güvenlik konusunun hâlâ ciddi bir tehdit unsuru olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle yeni başlatılan protokollerin hızlı büyüme ve kullanıcı kazanma hedefleriyle, güvenlik testlerini geri planda tutmaları sık sık bu tarz dramatik sonuçlara yol açabiliyor.CrediX’in verdiği geri ödeme sözü, yatırımcıların umutlarını bir nebze olsun tazelerken, bu sürecin nasıl işleyeceği ve fonların gerçekten kurtarılıp kurtarılmayacağı belirsizliğini koruyor. Şu an için tek bilinen, saldırganın Ethereum üzerindeki cüzdanlarında fonların hâlâ tutulduğu ve henüz hareket ettirilmediği.

ABD’li finans devleri Goldman Sachs ve BNY Mellon, kurumsal yatırımcılara yönelik blockchain tabanlı yeni bir yatırım platformunu hayata geçiriyor. CNBC’nin aktardığına göre, bu yeni platform sayesinde hedge fonlar, emeklilik fonları ve şirket hazineleri gibi kurumsal aktörler, tokenlaştırılmış para piyasası fonlarına erişim sağlayabilecek. Sistemin, başta BlackRock, Fidelity ve Federated Hermes gibi sektördeki ağır topların desteğini aldığı bildiriliyor.Finans devleri tokenizasyonda buluştuTokenlaştırılmış para piyasası fonları, blockchain üzerinde kayıtlı dijital varlıklar olup, yatırımcılara stablecoin’lere kıyasla reel getiri sunuyor. Özellikle düşük riskli ve yüksek likiditeli yapıları sayesinde kurumsal yatırımcılar için ideal bir nakit yönetimi aracı olarak öne çıkıyorlar. BNY Mellon’un likidite ve teminat operasyonlarından sorumlu küresel yöneticisi Laide Majiyagbe, “Müşterilerimizin birçok fon şirketine ait tokenlaştırılmış para piyasası pay sınıflarına yatırım yapabilmesini sağladık. Tokenlaştırma adımı, işlemlerin sorunsuz ve verimli şekilde gerçekleşmesini sağlayarak geleneksel piyasalardaki sürtünmeleri ortadan kaldırıyor,” diyerek platformun sunduğu avantajlara dikkat çekti.Bu fonlar genellikle Hazine tahvilleri, repo anlaşmaları ve kısa vadeli ticari kağıtlar gibi güvenli varlıklara yatırım yapan yatırım fonlarıdır. Yani, hem nakit benzeri likiditeye sahipler hem de az da olsa getiri sunarlar. Üstelik klasik para piyasası fonlarının yalnızca piyasa saatlerinde işlem görebilmesi gibi sınırlamalar, tokenlaştırılmış versiyonlarla ortadan kalkıyor.Yeni sistemde BNY Mellon’un kurumsal müşterileri, yatırım fonlarının dijital pay sınıflarına doğrudan erişebilecek. Bu paylar, Goldman Sachs’ın özel blockchain ağı üzerinde kaydedilecek ve takip edilecek. Böylece işlemler hem daha hızlı hem de daha şeffaf bir şekilde yürütülebilecek. Bu tür fonların tokenlaştırılması, varlık yönetiminde verimlilik artışı, işlem maliyetlerinde düşüş ve sermaye kullanımında optimizasyon gibi önemli avantajlar sunuyor.2024’te pilot uygulama başlamıştıBu girişim, aslında mart ayında yapılan bir pilot uygulamanın devamı niteliğinde. 2024 yılının mart ayında, Goldman Sachs, BNY Mellon ve diğer finans kuruluşları, Digital Asset’in geliştirdiği “Canton Network” üzerinde bir test ağı kurarak tokenlaştırılmış varlıkların transferi ve takasını test etmişti. Bu pilot uygulamaya 15 varlık yöneticisi, 13 banka, 4 saklama kuruluşu ve 3 borsa katılmıştı. Test süreci boyunca tokenlaştırılmış fonların nasıl daha düşük risk ve daha hızlı işlem kapasitesiyle çalışabileceği ortaya konmuştu.Tokenlaştırılmış para piyasası fonlarının sunduğu bir diğer avantaj ise stablecoin’lere karşı potansiyel bir alternatif oluşturmaları. Stablecoin’ler genellikle 1 dolara sabitlenmiş yapılarıyla değer saklama aracı olarak görülse de faiz getirisinden yoksun olmaları, uzun vadeli kullanımda bir dezavantaj yaratıyor. Buna karşın tokenlaştırılmış para piyasası fonları, hem blockchain’in sunduğu teknoloji avantajlarından faydalanıyor hem de yatırımcısına reel bir getiri sunabiliyor.

Dijital güvenliğe dair endişelerin tavan yaptığı günümüzde, şimdiye dek kaydedilen en büyük şifre sızıntılarından biri gündeme bomba gibi düştü. Siber güvenlik platformu Cybernews’in ortaya çıkardığı verilere göre; aralarında Apple, Google, Facebook ve Telegram gibi dev platformlarla ilişkili kullanıcı bilgilerini de içeren tam 16 milyar adet şifre ve giriş verisi internete sızdırıldı. Bu dev sızıntı, özellikle kripto para kullanıcılarının varlıklarını da tehdit ediyor.Kripto yatırımcıları için korkutucu gelişme: Şifreler sızdıSiber güvenlik dünyası, bugüne dek kaydedilen en büyük veri sızıntılarından biriyle sarsıldı. Cybernews platformunun yayımladığı rapora göre, 16 milyardan fazla kullanıcı giriş bilgisi ve şifre internet ortamına sızdırıldı. Apple, Google, Facebook, Telegram, GitHub ve bazı devlet portallarıyla bağlantılı hesap bilgilerini içeren bu dev veri seti, özellikle kripto para kullanıcıları için büyük bir tehlikeye işaret ediyor.Ancak bu sızıntının kaynağı doğrudan teknoloji devlerinin sunucuları değil. Cybernews araştırmacılarına göre bu bilgiler; kullanıcıların 3. parti uygulamalarda, tarayıcı eklentilerinde ya da şifresiz bırakılan bulut depolama alanlarında tuttuğu verilerden çalındı. Ayrıca birçok bilgi, kullanıcı cihazlarına bulaştırılan kötü amaçlı yazılımlar aracılığıyla ele geçirildi. Sızdırılan veriler sadece güncel bilgilerden oluşmuyor. Cybernews, daha önceki yıllarda farklı kaynaklardan elde edilen çalıntı verilerin de bu yeni paketle birlikte yeniden dolaşıma sokulduğunu belirtiyor. Başka bir deyişle, geçmişin siber enkazı bugünün risklerini daha da büyütüyor.Kripto cüzdanları hedefteSiber güvenlik uzmanları, bu sızıntının en çok kripto para kullanıcılarını etkileyebileceğini vurguluyor. Bunun temel nedeni ise birçok kullanıcının cüzdan şifrelerini, yedek anahtarlarını ya da kurtarma kelimelerini güvenli fiziksel alanlar yerine e-posta kutularında ya da bulut tabanlı not uygulamalarında saklaması. Bu da hacker’ların yalnızca şifrelere değil, doğrudan cüzdanlara erişmesini mümkün kılıyor. Kripto varlıklar, bir kez ele geçirildiklerinde geri alınması ya da işlemin iptal edilmesi mümkün olmayan coinler. Bu nedenle, bir cüzdanın şifresi ya da anahtar kelimeleri hacker’ların eline geçtiğinde, varlıkların kalıcı olarak çalınma riski çok daha yüksek.Uzmanlar, özellikle iki faktörlü kimlik doğrulaması (2FA) sistemlerinin aktif hale getirilmesini öneriyor. Ayrıca kripto cüzdan bilgileri gibi hayati verilerin çevrimdışı olarak, örneğin donanım cüzdanlarda ya da fiziksel kopyalarda saklanması çok önemli.Tether CEO’su: Buluttan kaçış geliyorSızıntıya dair tepkilerden biri de dünyanın en büyük stablecoin ihraççısı Tether’in CEO’su Paolo Ardoino’dan geldi. Ardoino, “Bulut bizi yine yarı yolda bıraktı” diyerek, tamamen yerel çalışan ve açık kaynak kodlu bir şifre yöneticisi olan PearPass’i duyurdu. Tether’e göre bu yeni uygulama, şifreleri ve şifreleme anahtarlarını yalnızca kullanıcı cihazında saklayacak. Ne bir sunucuya ne de bulut hizmetine ihtiyaç duyacak.“Hiçbir sunucu, hiçbir bulut, hiçbir sızıntı,” diyerek PearPass’i tanıtan Ardoino, çevrimdışı güvenlik sistemlerinin gelecekte çok daha kritik hale geleceğini savunuyor. Hatta yaptığı bir podcast röportajında, “Dünya Savaşı gibi felaket senaryolarında bile çalışabilecek teknolojiler üretmek istiyoruz,” diyerek vizyonlarını açıkladı.PearPass’in Tether’in diğer projeleriyle entegre olup olmayacağı şimdilik belirsiz. Ancak şirketin daha önce geliştirdiği Pear Credit gibi P2P çözümlerle güvenlik ve gizliliğe ne kadar önem verdiği biliniyor.

1,5 trilyon dolarlık dev banka Deutsche Bank, dijital varlık alanındaki stratejik hamlelerine bir yenisini daha eklemeye hazırlanıyor. Bloomberg’e konuşan Dijital Varlıklar ve Para Dönüşümü Başkanı Sabih Behzad, bankanın kendi stablecoin’ini çıkarmayı ya da sektör çapında bir projeye katılmayı değerlendirdiğini açıkladı.Bu gelişme, bankanın son birkaç yıldır blockchain, tokenizasyon ve dijital varlık saklama alanlarında attığı adımlarla doğrudan bağlantılı. Bankanın hedefi, gelişen düzenleyici ortamı da arkasına alarak stablecoin pazarında kurumsal oyuncu olarak yer almak.Stablecoin PlanlarıBehzad’ın verdiği bilgilere göre Deutsche Bank, stablecoin alanında çok yönlü bir strateji izliyor. Banka, hem kendi dijital para birimini ihraç etmeyi hem de birden fazla kurumun iş birliğiyle geliştirilecek bir stablecoin projesine katılmayı masada tutuyor.“ABD’de destekleyici bir düzenleyici ortamla birlikte stablecoin’lerin ivmesini net bir şekilde görüyoruz.” diyen Behzad, bu varlıkların hızla stratejik finansal araçlara dönüştüğünü belirtiyor. Bankalar için bu alanda yer almak; rezerv yöneticisi olmak, kendi parasını çıkarmak ya da sektör iş birliklerine katılmak gibi farklı yollar içeriyor.Deutsche Bank’ın bu alana olan ilgisi yeni değil. Banka, daha önce blockchain tabanlı sınır ötesi ödeme şirketi Partior’a yatırım yaptı ve BIS’in (Bank for International Settlements) Agorá Projesi’ne katılarak toptan ödeme sistemlerinde tokenizasyon testlerine dahil oldu.Mevcut Altyapı Hazır: Taurus Ortaklığı ve Saklama HizmetleriDeutsche Bank’ın dijital varlık atağı sadece stablecoin’le sınırlı değil. Banka, Eylül 2023’te İsviçre merkezli blockchain teknoloji şirketi Taurus ile ortaklık kurdu. Bu iş birliğiyle, Taurus’un dijital varlık saklama ve tokenleştirme hizmetleri Deutsche Bank altyapısına entegre edildi.O dönemde konuşan Deutsche Bank Küresel Menkul Kıymet Hizmetleri Başkanı Paul Maley, dijital varlıkların “trilyonlarca dolarlık büyüklüğe ulaşmasının beklendiğini” ve bu nedenle bankaların buna hazırlıklı olması gerektiğini vurgulamıştı.Stablecoin’ler Ana Akım Haline GeliyorDeutsche Bank analistleri, Mayıs 2025’te yayınladıkları bir raporda stablecoin’lerin artık ana akım finansın bir parçası olduğunu yazdı. Rapor, stablecoin’lerin 2020’de 20 milyar dolarken bugün 246 milyar dolarlık bir piyasa büyüklüğüne ulaştığını belirtti.Aynı raporda, ABD’nin yaklaşan stablecoin regülasyonlarının bu varlıkların meşruiyetini 2025’te pekiştireceği ifade ediliyor. Bu da Deutsche Bank gibi büyük kurumların bu alana adım atması için zamanlamayı ideal hale getiriyor.Deutsche Bank’ın bu stratejik hamlesi, sadece kurumsal değil; regülasyonlarla uyumlu, küresel ölçekte dijital çözümler üreten bir yapı kurma hedefinin de parçası. Aynı dönemde Banco Santander’in de stablecoin projesi için başvuruda bulunması, bu trendin yalnızca Deutsche Bank’a özgü olmadığını gösteriyor.

Telegram'da Yapay Zekâ Destekli Yeni DönemTelegram, son dönemde yapay zekâ ve finansal yapılandırma alanlarında attığı iki büyük adımla teknoloji dünyasının dikkatini çekti. Elon Musk’ın girişimi xAI ile yapılan iş birliği sayesinde Grok adlı gelişmiş sohbet botu doğrudan Telegram uygulamasına entegre edildi. Bu entegrasyonla birlikte, kullanıcılar artık uygulama içinde ekstra bir yazılım indirmeden Grok’un özelliklerinden faydalanabiliyor. Grok; belge özetleme, gerçek zamanlı yanıtlar, akıllı arama ve sohbetlerde içerik üretimi gibi yapay zekâ destekli yeteneklerle iletişim deneyimini dönüştürüyor.Grok AI’ın Telegram Üzerindeki EtkileriGrok botunun en çarpıcı özelliklerinden bazıları arasında, grup sohbetlerinde bile akıllı yanıtlar verebilmesi, kullanıcıların belgeleri özetleyerek zaman kazandırması ve ilgi alanlarına göre konuşmaları yönlendirebilmesi yer alıyor. Bu özellikler, özellikle Telegram Premium kullanıcılarına daha geniş ölçekte sunulurken, ücretsiz kullanıcılar belirli bir süre sonra kısıtlı erişimle bu deneyimden faydalanabilecek. Telegram, tüm bu işlemler sırasında mevcut gizlilik altyapısını koruyarak veri güvenliğini de garanti altına alıyor.Tahvil İhracıyla Gelen Finansal GüçlenmeYapay zekâ adımının hemen ardından, Telegram bir başka önemli duyuruyla yatırımcıların karşısına çıktı: %9 faizli, 5 yıl vadeli tahvil ihracıyla 1,5 milyar dolarlık fon toplama planı. Bu fon, şirketin 2021 yılında gerçekleştirdiği önceki tahvil ihracından kaynaklanan borçları geri almak için kullanılacak. Telegram’ın bu yeni tahvilleri, şirketin ileride halka arz edilmesi durumunda indirimli olarak hisse senedine dönüştürülebilecek. Bu yapı, yatırımcılar açısından önemli bir kazanç fırsatı sunuyor.Yatırımcı İlgisi ve Kripto Piyasalara YansımasıTahvil ihracına gösterilen ilgi de kayda değer. BlackRock, Mubadala ve Citadel gibi dev yatırım kurumları bu girişime dahil olarak Telegram’a olan güveni ve gelecek vizyonuna olan inancı pekiştirdi. Tahvilin yapısı yalnızca borçları geri ödeme amacına hizmet etmiyor; aynı zamanda gelecekteki yatırımlar için de sağlam bir kaynak oluşturuyor.Bu gelişmelerin etkisi kripto para piyasasında da hissedildi. Grok AI’nın entegrasyonunun duyurulmasından sonra Telegram’la bağlantılı dijital varlık olan Toncoin (TON), kısa sürede %23 oranında değer kazandı. Piyasa değeri 7,5 milyar doları bulan Toncoin, böylece yatırımcıların dikkatini tekrar üzerine çekti. Ayrıca tokenleştirme girişimi Libre, TON üzerinden 500 milyon dolarlık Telegram borcunu dijitalleştirmeyi planlıyor. Bu adım, blockchain ile geleneksel finansın kesişiminde önemli bir gelişme olarak öne çıkıyor.Durov’un Yasal Süreci ve Şirketin Genişleme HedefiÖte yandan, Telegram CEO’su Pavel Durov’un yasal bir süreçle karşı karşıya olması şirketin büyüme planlarını gölgede bırakmadı. Fransa’da başlatılan ön soruşturma kapsamında Telegram’ın yasadışı içeriklerle mücadelede yeterli iş birliği göstermediği iddia ediliyor. Durov ise tüm resmi taleplere yasal çerçevede yanıt verdiklerini belirterek suçlamaları reddediyor. Bu süreç, Durov’un ABD’ye gerçekleştirmek istediği seyahati de engellemiş durumda.Telegram’ın attığı bu adımlar, şirketin gelecekteki pozisyonunu da belirleyecek gibi görünüyor. Yapay zekâ entegrasyonu sayesinde kullanıcı deneyimi önemli ölçüde gelişirken, tahvil ihracıyla elde edilen fonlar borç yönetimini iyileştiriyor ve yeni yatırımlara kaynak sağlıyor. Toncoin’in güçlenmesi ve kurumsal yatırımcıların ilgisi ise bu stratejik hamlelerin kısa vadede bile etkili olduğunu ortaya koyuyor.Telegram’ın son gelişmeleri bağlamında öne çıkan noktalar:Grok AI, Telegram’a yerleşik şekilde entegre edilerek uygulama içi yapay zekâ deneyimi sağlıyor.Tahvil ihracıyla 1,5 milyar dolarlık kaynak toplanacak; bu fon, geçmiş borçların geri alınmasında kullanılacak.BlackRock, Mubadala ve Citadel gibi dev yatırımcılar tahvile ilgi gösterdi.Toncoin, Grok AI entegrasyonu sonrası %23 değer kazandı.Telegram CEO’su Pavel Durov, Fransa’da yürütülen bir soruşturmada suçlamaları reddediyor.

Cetus Protocol, geçtiğimiz hafta yaşadığı 223 milyon dolarlık istismarın ardından kullanıcı zararlarını %100 oranında karşılayabileceğini açıkladı. Bu telafi süreci, Sui Vakfı’ndan alınan stratejik bir krediyle mümkün hale geldi.Saldırı Süreci ve İlk TepkilerGeçtiğimiz hafta yaşanan olayda, bir saldırgan sahte token'lar (örneğin BULLA) kullanarak Cetus'un fiyat eğrilerini ve rezerv mantığını istismar etti. Bu yöntemle, sisteme gerçek değerli varlık yatırmadan SUI, USDC gibi kripto varlıkları likidite havuzlarından çekmeyi başardı.Toplamda 223 milyon dolarlık zarar oluştu. Bu varlıkların 162 milyon doları zincir üzerinde donduruldu. Kalan kısmı ise farklı yollarla ağ dışına çıkarıldı. Saldırgan cüzdanında hâlâ 12.9 milyon adet SUI bulunduğu tespit edildi. Diğer token'ların ise başka ağlara aktarıldığı ya da dönüştürüldüğü düşünülüyor.Olay sonrası Cetus, akıllı kontratlarını duraklattı ve teknik soruşturma başlattı. Borsanın yerel token’ı CETUS, bu süreçte %40’a yakın değer kaybetti. Aynı dönemde Sui üzerindeki DeFi faaliyetlerinde ciddi bir yavaşlama görüldü; likidite azaldı, protokol güvenliği sorgulanmaya başlandı.Sui Vakfı Kredisi, Telafi Planı ve Topluluk OylamasıCetus, yaşanan zararı telafi etmek için acil bir finansal plan hazırladı. Bu plan doğrultusunda, Sui Vakfı'ndan stratejik bir kredi alındı. Protokolün açıklamasına göre, kendi nakit ve token hazinesiyle birlikte bu kredi sayesinde zincir dışı kayıplar tamamen karşılanabilecek durumda.Ancak geri ödemenin tamamlanabilmesi için kritik bir adım daha var: Topluluk tarafından onaylanması beklenen bir zincir içi oylama. Bu yönetişim oylaması sonucunda zincir üzerinde dondurulan varlıkların da geri ödemelerde kullanılması mümkün olacak. Böylece eksiksiz bir tazminat süreci başlatılmış olacak.Sui Vakfı, konuya ilişkin açıklamasında bu sürecin Sui topluluğunu korumak için atılmış olağanüstü bir adım olduğunu belirtti. Topluluğun desteğiyle tam iyileşmenin mümkün olduğu vurgulandı. Cetus ise kullanıcı tazminatlarına vakit kaybetmeden başlayacağını, oylama sürecinin sonucuna göre planın tam uygulanabilirliğinin netleşeceğini bildirdi.Cetus’un yaşadığı bu olay, DeFi protokollerinin hâlâ ciddi güvenlik risklerine açık olduğunu gösteriyor. Ancak Sui Vakfı’nın desteği, merkeziyetsiz projelerde topluluk odaklı kriz yönetiminin başarılı bir örneği oldu. Bu süreç yalnızca Cetus için değil, tüm Sui ekosistemi ve benzer platformlar için önemli bir stres testi niteliğinde.

FIFA, dijital dünyadaki etkisini büyütmek için önemli bir adım attı. Kurum, Avalanche altyapısı üzerinde kendi özel blockchain ağını kuracağını açıkladı. Bu ağ, “FIFA Blockchain” adıyla anılacak ve özellikle taraftar etkileşimini dijital ortama taşımak üzere tasarlanacak.Neden Avalanche?FIFA’nın tercihinin arkasında Avalanche’ın hızı, ölçeklenebilirliği ve düşük işlem maliyeti gibi teknik avantajlar var. Ayrıca bu teknoloji, kurumlara özel alt ağlar (subnet) kurma imkânı tanıyor. Yani FIFA, kendi kurallarını koyabileceği bir blockchain üzerinde çalışabilecek.Yeni ağ sayesinde taraftarlar dijital koleksiyon ürünlerine ulaşabilecek, NFT’ler üzerinden etkileşimde bulunabilecek ve belki de ileride oyunlaştırılmış sistemlerde aktif rol alabilecek. Bu sadece teknolojik bir güncelleme değil; futbolseverlerin dijital deneyimini tamamen değiştirebilecek bir dönüşüm.Algorand Dönemi Bitti, Yeni Dönem BaşlıyorFIFA aslında Web3 dünyasına yabancı değil. 2022’de Algorand ile yaptığı iş birliği sayesinde ilk NFT koleksiyonlarını tanıtmıştı. Ancak bu iş birliği 2024’te sona erdi. Sonrasında FIFA, yoluna Avalanche ile devam etme kararı aldı. Eski NFT platformu “FIFA Collect”, artık Avalanche üzerinde yeniden yapılandırılacak.Bu geçiş, FIFA'nın NFT'nin ötesine geçerek daha kapsamlı bir dijital strateji oluşturduğunu gösteriyor.Projenin Arkasında Kimler Var?Teknik altyapıyı Web3 projelerinde deneyimli bir ekip olan Modex üstleniyor. Projenin koordinasyonu ise Avalanche'ın geliştirici şirketi Ava Labs tarafından destekleniyor. Açıklamalara göre, bu ağ sadece bir NFT platformu olmayacak. Taraftarlar için daha hızlı, daha güvenli ve etkileşimi yüksek bir dijital ortam sunulması hedefleniyor.Sadece İzleyici Değil, Katılımcı TaraftarBu hamleyle birlikte FIFA, taraftarı sadece maç izleyen değil, doğrudan dijital içeriklere sahip olan, etkileşim kuran bir katılımcı haline getirmeyi amaçlıyor. NFT tabanlı hatıralar, dijital ürünlerin takası, etkileşimli oyunlar... Tüm bunlar artık FIFA'nın gündeminde.Henüz tüm projeler açıklanmış değil ama altyapı, bu vizyonun inşa edileceği zemin olarak hazır.Son SözFIFA’nın Avalanche ile yaptığı iş birliği, spor dünyasında blockchain teknolojisinin kullanımında yeni bir sayfa açıyor. Bu sadece bir teknoloji tercihi değil; aynı zamanda futbolun dijital geleceğine atılmış güçlü bir adım.Futbol gibi devasa bir sektör bu yöne dönüyorsa, diğer spor organizasyonlarının da benzer adımlar atması kaçınılmaz. Önümüzdeki dönemde “oyunun dijital alanı” çok daha kalabalık olabilir.

Sui blokzinciri üzerinde çalışan merkeziyetsiz borsa Cetus Protocol şimdiye kadarki en büyük saldırılarından birine sahne oldu. Yapılan açıklamalara göre saldırganlar sahte tokenlar ve manipüle edilen fiyat eğrileriyle sistemi istismar ederek yaklaşık 260 milyon dolar değerinde dijital varlık çekti. Olay yalnızca Cetus'u değil tüm Sui DeFi ekosistemini sarstı.Saldırının Yapısı: Sahte Tokenlarla Manipülasyonİlk analizlere göre saldırgan BULLA gibi sahte tokenlar kullanarak Cetus’un fiyat eğrisi hesaplamalarını ve rezerv sistemini manipüle etti. Sahte token ile düşük değerli bir takas yapıldı ardından çok az miktarda likidite eklenerek sistemin iç dengesi bozuldu. Böylece havuzlardaki gerçek varlıklar sistem dışına taşındı.Bu süreçte:52 milyon dolar değerinde SUI4,9 milyon dolar Haedal Staked SUI (HASUI)19,5 milyon dolar Toilet (TOILET)19,5 milyon dolar sarılmış USDT (wUSDT)gibi varlıklar saldırganın cüzdanına aktarıldı.Ayrıca Hacken tarafından geliştirilen Extractor verilerine göre saldırgan, 63 milyon dolarlık fonu Ethereum’a bridge etti, 20.000 ETH’yi de yeni bir cüzdana aktardı.Cetus Ekipten İlk Tepki: Akıllı Sözleşmeler DurdurulduSaldırının hemen ardından Cetus ekibi, akıllı sözleşmeleri durdurduğunu ve güvenlik gerekçesiyle sistemi askıya aldığını duyurdu. Ekip olayın "basit bir hata" olduğunu belirtse de bu açıklama kripto topluluğunda tepkiyle karşılandı. Daha kapsamlı bir açıklama ise ilerleyen günlerde bekleniyor.Cetus’un yerel tokenı CETUS birkaç saat içinde %40 değer kaybederken ekosistemdeki diğer tokenlarda da büyük düşüşler yaşandı. Özellikle BULLA ve MOJO gibi Sui tabanlı memecoin’ler %90’ın üzerinde düşüşle büyük kayıp yaşadı.Ekosistemde Zincirleme EtkilerBu saldırı yalnızca Cetus kullanıcılarını değil tüm Sui ekosistemini etkiledi. Örneğin Sui tabanlı borç verme protokolü Scallop tüm borç alma işlemlerini askıya aldı. Aynı zamanda DEX işlem hacmi 24 saat içinde 320 milyon dolardan 2,9 milyar dolara çıktı — bu da büyük bir fon akışına işaret ediyor.Saldırının ardından bazı tokenlar tamamen çöktü:AXOLcoin %99,5 değer kaybettiLBTC %75’in üzerinde düşüş yaşadıSui ve DeFi Protokollerinde Güvenlik TestiBu olay DeFi ekosistemlerinde güvenlik açıklarının ne kadar ciddi sonuçlar doğurabileceğini bir kez daha gösterdi. Cetus’un sektörde Sui üzerindeki en büyük DEX ve likidite sağlayıcısı olması bu olayın etkisini daha da artırdı.Öte yandan topluluk ve geliştirici ekipler hızlı tepki verdi. Binance kurucusu CZ, Sui geliştiricilerine yardım teklif ettiklerini açıkladı. Pek çok proje güvenlik denetimlerini yeniden başlatma kararı aldı.Cetus ekibinden gelecek detaylı açıklama saldırının boyutunu ve zararın nasıl ele alınacağını netleştirecek. Ancak mevcut tablo kullanıcıların ciddi kayıplar yaşadığını ve sistemde yapısal zafiyetler bulunduğunu gösteriyor. Güvenin yeniden inşası kolay olmayacak. Önümüzdeki süreçte yalnızca Cetus’un değil, tüm Sui ekosisteminin nasıl bir yanıt vereceği belirleyici olacak. Gelişmeler merkeziyetsiz finans dünyası açısından dikkatle izlenmesi gereken bir örnek niteliğinde.

Yapay zeka çağında dijital kimliğin doğrulanabilirliği, giderek daha kritik bir mesele haline geliyor. Bu noktada World Network, küresel ölçekte dijital kimlik altyapısını büyütmek amacıyla 21 Mayıs 2025'te önemli bir yatırım turunu tamamladı. Andreessen Horowitz (a16z) ve Bain Capital Crypto liderliğinde gerçekleştirilen özel satış yoluyla, 135 milyon dolarlık fon toplandı.Bu yatırım, Sam Altman’ın öncülük ettiği Worldcoin projesinin alt yapısını oluşturan World ID sisteminin küresel çapta daha fazla yaygınlaştırılması için kullanılacak.Göz Tarama Teknolojisiyle 26 Milyon Kişiye ErişildiWorld Network'ün en dikkat çekici teknolojilerinden biri olan Orb cihazı, kullanıcılardan iris taraması yaparak onların tekil ve doğrulanmış bireyler olduğunu tespit ediyor. Bu işlem sonucunda, kullanıcılara World ID veriliyor. Şu ana dek 160’tan fazla ülkede 26 milyondan fazla kişi bu sistemle tanıştı ve 12,5 milyon World ID üretildi.Yeni yatırımla birlikte World Network, özellikle ABD içinde Atlanta, Austin, Los Angeles, Miami, Nashville ve San Francisco gibi büyük şehirlerde Orb cihazlarının yaygınlaştırılmasını hızlandırmayı planlıyor.Bu kimlik sistemi sadece dijital doğrulama için değil, aynı zamanda kullanıcılara WLD token’ı ile ödül verilmesini de sağlıyor. Bu da katılımı teşvik eden, ödüllü ve blockchain destekli bir yapı oluşturuyor.WLD Token Fiyatı Yatırımla YükseldiYatırım haberinin ardından piyasa WLD projesine güçlü tepki verdi. WLD token'ı, aynı gün içinde %14 değer kazanarak 1,26 dolara yükseldi. Bu artış, yatırımcıların Worldcoin vizyonuna ve World ID sistemine duyduğu güvenin açık bir göstergesi.Toplanan fonlar, yalnızca fiziksel cihazların dağıtımını değil, aynı zamanda yazılım tarafındaki geliştirmeleri, ölçeklenebilirlik çalışmalarını ve merkeziyetsiz dijital kimlik altyapısının kurumsal entegrasyonunu da kapsayacak şekilde kullanılacak.World Network’ün Bu Adımı Neden Önemli?Dijital dünyada kimlik sahteciliği, bot saldırıları ve veri güvenliği gibi sorunlar büyürken, insanı makineden ayırt etme konusu teknoloji devleri için öncelik haline geldi. World Network, iris tabanlı kimlik doğrulama çözümüyle bu soruna doğrudan müdahale ediyor.Projenin aldığı bu yatırım şu başlıklar altında stratejik bir öneme sahip:Dijital Kimlik Güvenliği: İnsan-makine ayrımını yapabilen güvenli bir dijital kimlik sistemi kuruluyor.Küresel Ölçeklenebilirlik: 160 ülkede varlık gösteren platform, ABD’deki fiziksel varlığını güçlendiriyor.Yatırımcı Güveni: WLD token’ın fiyat artışı, uzun vadeli potansiyelin piyasa tarafından da desteklendiğini gösteriyor.Web3 ve AI Entegrasyonu: World ID, yapay zeka destekli sistemlerde "insan olma kanıtı" olarak kullanılabilecek bir altyapı sunuyor.World Network’ün aldığı bu 135 milyon dolarlık yatırım, sadece bir büyüme sermayesi değil; dijital kimlik doğrulamanın geleceği için stratejik bir dönüm noktası. Proje, Web3 ve yapay zeka ekosistemlerinde kimlik güvenliğini yeniden tanımlamaya hazırlanıyor.Bu gelişme, önümüzdeki dönemde WLD token’ının kullanım alanlarının artacağına ve dijital kimliğin yeni standartlara kavuşacağına işaret ediyor. Özellikle regülasyonların hızla şekillendiği bu dönemde, böyle teknolojilerin önemi daha da artacak gibi görünüyor.

Microsoft, veri analiz platformu Microsoft Fabric üzerinden blokzincir verilerini entegre etme kararı aldı. Bu gelişme, Space and Time (SXT) ile yapılan stratejik iş birliği sayesinde mümkün oldu. Artık Bitcoin, Ethereum ve Sui gibi büyük blokzincir ağlarından elde edilen gerçek zamanlı ve doğrulanabilir veriler, doğrudan Microsoft altyapısına taşınıyor.Blokzincir Verileri Artık Fabric Üzerinden ErişilebilirBu entegrasyon sayesinde geliştiriciler ve kurumsal kullanıcılar, Microsoft’un Azure OneLake platformu üzerinden blokzincir verilerine anında erişim sağlayabilecek. Bu veriler yalnızca görüntülenmekle kalmayacak, aynı zamanda Web3 projeleri, yapay zekâ uygulamaları ve finansal analizlerde aktif olarak kullanılabilecek.En dikkat çeken detay ise, bu verilerin doğruluğunun garanti altına alınması. Space and Time, geliştirdiği "Proof of SQL" isimli özel bir sıfır bilgi kanıtı (zero-knowledge proof) teknolojisiyle, verilerin güvenliğini ve değiştirilemezliğini sağlıyor. Bu sayede hem veri kalitesi hem de şeffaflık maksimum seviyeye çıkarılıyor.Microsoft ile Space and Time Ortaklığı GüçleniyorMicrosoft ve Space and Time arasındaki ilişki yeni değil. Microsoft’un yatırım birimi M12, geçtiğimiz yıl Space and Time’ın 20 milyon dolarlık yatırım turuna katılarak bu iş birliğini desteklemişti. Şimdi ise bu stratejik ortaklık, Microsoft Fabric üzerinden tüm geliştirici ekosistemine açılıyor.Microsoft Fabric Ürün Müdürü Sruly Taber, bu hamlenin sadece yazılımcılar için değil, kurumsal Web3 projeleri yürüten firmalar için de çok önemli olduğunun altını çizdi.Bu Entegrasyon Ne Sağlayacak?Fabric kullanıcıları, bu yeni entegrasyon sayesinde:Gerçek zamanlı zincir verileriyle çalışabilecek,AI, Web3 ve finansal uygulamalar için güvenilir veri altyapısı oluşturabilecek,Uygulamalarında hem zincir üstü (on-chain) hem de zincir dışı (off-chain) sistemleri entegre edebilecek.Yani bir geliştirici için Fabric artık sadece klasik verileri değil, kripto ve blokzincir dünyasını da doğrudan içine alabilecek bir platform haline geliyor.Space and Time CEO’su Nate Holiday, bu adımın; finans, yapay zekâ, oyun ve kimlik yönetimi gibi birçok sektörde yeni çözümlerin önünü açacağını belirtti.

Nvidia, Suudi Arabistan'ın Kamu Yatırım Fonu’na (PIF) bağlı yapay zeka şirketi HUMAIN ile önemli bir stratejik ortaklık kurdu. Bu iş birliği kapsamında, Nvidia, HUMAIN’e tam 18.000 adet GB300 Grace Blackwell serisi yapay zeka çipi tedarik edecek. Amaç, Suudi Arabistan’da yapay zeka altyapısını hızla geliştirmek.Ortaklık Detayları ve Dijital Dönüşüm VizyonuHUMAIN, bu donanım desteğiyle birlikte önümüzdeki beş yıl içinde ülkede 500 megavat kapasiteli yapay zeka fabrikaları kurmayı planlıyor. Bu tesisler, Nvidia’nın en gelişmiş GPU’ları ile çalışacak ve üretim, lojistik, enerji gibi sektörlerde dijital ikiz çözümleriyle entegre olacak. Bu kapsamda Nvidia’nın Omniverse platformu kullanılacak. Omniverse, fiziksel yapay zeka sistemlerinin simülasyonunu ve işletilmesini sağlarken, dijital dönüşümde endüstriyel verimliliği artıracak bir altyapı sunuyor.Küresel Etki ve Vizyon 2030Bu gelişme, Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030 stratejisinde dijital dönüşümü önceliklendirdiğini ve ekonomisini çeşitlendirmek istediğini bir kez daha ortaya koyuyor. Aynı zamanda, ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu turu sırasında açıklanan 600 milyar dolarlık yatırım paketinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Haberlerin ardından Nvidia hisselerinde %5,6’lık bir artış yaşandı. Bu ortaklık, sadece teknoloji yatırımı değil, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın küresel yapay zeka liderliğine oynadığını da gösteriyor.

Meta, kripto para dünyasına üç yıl aradan sonra geri dönmeye hazırlanıyor. Şimdi ise, platformlarında stablecoin destekli ödemeleri başlatmak için çeşitli kripto altyapı firmalarıyla görüşmeler yaptığı bildiriliyor. Bu gelişme hem kripto piyasası hem de küresel ödeme sistemleri için önemli bir sinyal.Meta’nın Stratejik Geri DönüşüFortune’un haberine göre Meta, Tether USDT’si ve Circle’ın USDC’si gibi popüler stablecoin’lerin birden fazla token olarak entegre edilebileceği bir model üzerinde çalışıyor. Bu adım özellikle Instagram ve WhatsApp gibi platformlar üzerinden içerik üreticilerine yapılan küçük ödemeleri daha hızlı, ucuz ve verimli hale getirmeyi hedefliyor.Yeni ödeme girişimi, fintech ve blockchain dünyasından deneyimli Ginger Baker’ın liderliğinde yürütülüyor. Meta şu an süreci “öğrenme modu” olarak tanımlıyor ancak atılan adımların büyüklüğü bu dönüşümün yüzeysel değil uzun vadeli stratejik bir hamle olduğunu gösteriyor.Stablecoin Yarışı: Teknoloji Devleri SahadaMeta bu alanda yalnız değil. Son dönemde birçok büyük finans ve teknoloji firması stablecoin alanına giriş yaptı:Visa, 7 Mayıs’ta stablecoin girişimi BVNK’ye yatırım yaptı.Stripe, 100’den fazla ülkede stablecoin tabanlı hesapları kullanıma açtı.World Liberty Financial (WLFI), Mart ayında ABD dolarına sabitlenmiş USD1 stablecoin’ini piyasaya sürdü. Sadece iki ayda piyasa değeriyle en büyük yedinci stablecoin haline geldi.ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, bu trendi net biçimde özetliyor:“Stablecoin’ler, doların dijital dünyadaki egemenliğini artırmak için büyük bir fırsat.”Ancak bu büyüme regülasyon eksikliğinden etkileniyor. 8 Mayıs’ta Demokrat Senatörler, Genius Stablecoin Yasa Tasarısı’nı bloke ederek düzenleme sürecini erteledi. Neden Bu Kadar Önemli?Meta gibi bir teknoloji devinin stablecoin entegrasyonu üzerine çalışıyor olması, kripto paraların günlük kullanım potansiyelini ciddi şekilde güçlendiriyor. Bu sadece bir ödeme aracı değişikliği değil; aynı zamanda:Stablecoinlerin günlük yaşamda kullanımını artırabilecek 4 kritik katkı:Düşük işlem maliyeti: Banka komisyonları ortadan kalkıyor.Anlık ve sınır ötesi transfer: Küresel içerik üreticileri anında ödeme alabilir.Platform içi ekonominin büyümesi: Instagram/WhatsApp gibi uygulamalarda gelir modelleri yeniden şekillenecek.Dijital finansal kapsayıcılık: Geleneksel banka hesabı olmayan kullanıcılar için fırsat.Dijital Ödemeler Yeni Bir Eşiği GeçiyorMeta’nın atacağı adım sadece kendi platformları değil tüm kripto ekosistemi için dönüştürücü olabilir. Stablecoin’ler, artık sadece bir “deney” değil küresel ödeme sistemlerinde ana akım bir araç haline gelmeye hazırlanıyor.Regülasyonlar netleştikçe ve teknoloji firmaları bu alanda daha fazla adım attıkça, “kripto ile ödeme” fikri artık geleceğin değil bugünün gerçeği olacak.

OpenAI, yapay zekâ alanındaki liderliğini sürdürmek için yeni bir finansman yapısı kurmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda şirket uzun süredir en büyük destekçisi olan Microsoft ile olan ortaklığını yeniden yapılandırmak üzere görüşmelere başladı. Amaç mevcut yapıyı daha esnek ve halka arz (IPO) sürecine uygun hale getirmek. Bu gelişme hem yatırımcı ilişkilerinde hem de şirketin stratejik yöneliminde önemli değişimlerin habercisi.Microsoft ile Ortaklık Yeniden TanımlanıyorMicrosoft bugüne kadar OpenAI’ye 13 milyar doların üzerinde yatırım yaptı. Kâr amacı güden OpenAI LP’de %49’luk hisseye sahip olan şirket bu hisselerin bir kısmını devretmeyi değerlendiriyor. Görüşmelerin merkezinde Microsoft’un kârdan daha küçük bir pay alması ve bunun karşılığında OpenAI’nin 2030 sonrası geliştireceği yapay zekâ teknolojilerine erişiminin sürmesi yer alıyor.OpenAI mevcut yapısında bazı eleştirilerle karşılaştıktan sonra tamamen kâr amaçlı bir modele geçme planlarını rafa kaldırdı. Bunun yerine şirketin kâr amacı güden kolunu “Public Benefit Corporation” (PBC) yani kamu yararına çalışan bir şirket olarak yeniden yapılandırmak istiyor. Bu yapı sayesinde OpenAI hem yatırımcıların çıkarlarını hem de kamu yararını dengeleyebilecek bir model sunmayı hedefliyor.Yeni Finansman Turu ve Halka Arz HazırlığıOpenAI, SoftBank liderliğinde yürütülen 40 milyar dolarlık yeni finansman turunu tamamladı. Bu turla birlikte şirketin değerlemesi 300 milyar doları geçti. Ancak bu yatırımın tamamı şirketin kâr amacı güden yapıya geçmesi ve mevcut ortaklık yapısının yeniden tanımlanmasına bağlı.Yeni finansman OpenAI'nin yapay genel zekâ (AGI) geliştirme hedeflerine hız kazandıracak. Öte yandan halka arz planları da bu dönüşüm sürecine bağlı olarak şekilleniyor. OpenAI’nin halka arz sürecinde daha bağımsız bir sermaye yapısı tercih edeceği ve Microsoft’un etkisinin kısmen azaltılacağı belirtiliyor.2024 yılı başında gündeme gelen Microsoft-Oracle-SoftBank iş birliğiyle 500 milyar dolarlık yapay zekâ veri merkezleri kurma planının da OpenAI'nin stratejik yol haritasında önemli bir yer tuttuğu konuşuluyor. Bu büyük altyapı hamlesi OpenAI’nin uzun vadeli büyüme planları için kilit rol oynayacak.Gelecek Vizyonu: Kamu Yararına AGI GeliştirmeOpenAI'nin kurucularından gelen açıklamalarda yapay genel zekânın sadece teknolojik bir hedef değil aynı zamanda küresel ölçekte kamu yararını gözeten bir araç olması gerektiği sıkça vurgulanıyor. PBC yapısına geçiş bu vizyonun kurumsal düzeyde yansıması olarak değerlendiriliyor.Yeni yapı altınd, OpenAI kamu yararını önceleyen kararlar alabilecek ve bu sayede hem yatırımcı beklentilerine hem de etik sorumluluklara daha güçlü bir şekilde yanıt verebilecek. Microsoft’un desteğiyle başlayan bu dönüşüm süreci OpenAI’nin daha geniş bir yatırımcı tabanına ulaşmasına ve küresel pazarda konumunu güçlendirmesine olanak sağlayacak.Özetle, OpenAI ve Microsoft arasındaki bu yeniden yapılanma yalnızca iki dev şirketin ilişkisini değil aynı zamanda yapay zekâ endüstrisinin gelecekteki yönünü de etkileyecek.

Standard Chartered Bank, 6 Mayıs 2025 tarihinde yayımladığı yeni bir raporda, Binance'in yerel token'ı BNB'nin 2028 yılı sonuna kadar 2.775 dolara kadar yükselebileceğini öngördü. Bu tahmin, mevcut 600 dolar bandındaki fiyat seviyesinden yaklaşık %360'lık bir artışa işaret ediyor.Tahminin Arka Planı: Bitcoin ve Ethereum ile KorelasyonStandard Chartered Dijital Varlık Araştırma Başkanı Geoff Kendrick, BNB'nin performansının Bitcoin ve Ethereum'un eşit ağırlıklı bir sepetine paralel hareket ettiğine dikkat çekiyor. Bu korelasyonun devam etmesi durumunda, BNB fiyatının 2028'e kadar 2.775 dolara ulaşabileceği belirtiliyor. Kendrick, özellikle Binance'in kripto ekosistemindeki merkezi konumunun bu fiyat projeksiyonunda belirleyici olduğunu vurguluyor.BNB Chain ve Ekosistem EtkisiBNB Chain, merkeziyetsiz finans (DeFi), borç verme protokolleri ve likit staking gibi alanlarda aktif olarak kullanılıyor. Bu yapı, onu Ethereum ve Avalanche gibi rakiplerinden ayırıyor. Standard Chartered, BNB Chain'in "geleneksel" bir akıllı sözleşme altyapısı sunduğuna ve bu altyapının BNB'nin uzun vadeli değerine katkı sağladığına dikkat çekiyor.Ayrıca raporda, BNB'nin deflasyonist token yapısı ve Binance ile olan doğrudan bağlantısı sayesinde zincir üzerindeki ekonomik faaliyetlerle orantılı şekilde "zengin" bir piyasa değerine sahip olduğu belirtiliyor.Standard Chartered'ın BNB tahmini, piyasa katılımcılarına hem iyimser bir görüş sunuyor hem de fiyat artışının Binance'in performansına bağlı olduğuna işaret ediyor. Rapor, BNB'nin Bitcoin ve Ethereum kadar "bağımsız" olmadığını, ancak yine de önemli potansiyele sahip olduğunu ortaya koyuyor.Yıllar içinde kripto piyasasının genel yönü ve Binance'in regülasyonlarla uyumu, BNB fiyatlarının geleceğini belirlemede önemli rol oynayacak.

Kripto dünyasında dikkat çeken bir haber Orta Asya’dan geldi. Binance’in kurucusu CZ, yani Changpeng Zhao, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadyr Japarov’un davetiyle ülkenin Ulusal Kripto Komitesi’ne katıldı ve oldukça ses getirecek bir öneride bulundu: Ulusal rezervler için Bitcoin (BTC) ve Binance Coin (BNB) kullanılsın.Bu öneri bir anda, “Kırgızistan dijital geleceğine bu kadar hızlı mı adım atıyor?” sorusunu gündeme taşıdı.Kriptoyla Rezerv Tutmak Ne Demek?CZ’ye göre BTC ve BNB gibi kripto varlıklar, yalnızca bireysel yatırımcıların değil, devletlerin de rezerv varlıkları olabilir. Bu, Kırgızistan gibi gelişmekte olan ülkeler için büyük bir adım olur. Hem enflasyonla mücadelede alternatif yaratır hem de dijital finans sistemine geçişte güçlü bir sembol olur.Bu vizyon doğrultusunda 3 Nisan’da imzalanan bir mutabakat zaptı var. Bu belge sadece bir niyet beyanı değil içinde blockchain eğitiminden dijital ödeme sistemlerine kadar uzanan somut hedefler var.Binance Pay, Kırgızistan’da Hayat BuluyorMutabakata göre Binance Pay, ülkede aktif olarak kullanılacak. Yani Kırgızistan'da insanlar kahvesini, market alışverişini kriptoyla yapabilecek. Bu, özellikle dijital ödeme sistemleri konusunda bölgeye öncülük edecek bir gelişme.Turistlerden yerel halka kadar herkesin kullanabileceği bir sistem düşünülüyor. İşin içinde güvenlik ve hız da olunca, bu sistemin tutmaması için bir sebep görünmüyor.Eğitimle Desteklenen DönüşümAma sadece teknoloji yetmez. Bu dönüşümün ayakta durması için bilgiye ihtiyaç var. İşte burada devreye Binance Academy giriyor. Hedef, blockchain’i sadece kullanmak değil, üretmek. Kamu görevlilerinden öğrencilere kadar herkes için eğitim programları planlanıyor. Kırgızistan sadece tüketici değil geliştirici de olmak istiyor.Dijital Som ve Kripto RezervlerBir diğer önemli gelişme de "dijital som." Kırgızistan’ın resmi dijital para birimi artık yasal. Yani CBDC (Merkez Bankası Dijital Parası) artık bu ülkede anayasal zemine oturdu. Binance de teknik anlamda bu projeye destek veriyor.Üstüne bir de BTC ve BNB'nin ulusal rezerv aracı olarak değerlendirilmesi gündemde. Bu hayata geçerse, Kırgızistan Orta Asya’da kriptoyu bu düzeyde kullanan ilk ülke olacak.Kırgızistan Ne Yapmak İstiyor?Basitçe söyleyelim, hem geleceğin finansına hazır olmak hem de ekonomisini çeşitlendirmek istiyor. CZ gibi küresel figürlerle iş birliği yaparak bunu sadece bir teknoloji yatırımı değil aynı zamanda bir prestij meselesi haline getiriyor.Kırgızistan’ın attığı bu adımlar ‘dijitalleşme’ denilince sadece altyapı değil aynı zamanda vizyon ve cesaret gerektiğini hatırlatıyor. Rezervlerde Bitcoin tutmak ya da sokakta kripto ile kahve almak belki bugün için radikal görünüyor olabilir. Ama dünya hızla değişiyor. Ve bu kez değişim Bişkek’ten başlıyor olabilir.
