Yapay zekâ ve blockchain kesişiminde hız, ölçeklenebilirlik ve şeffaflık olmazsa olmaz. Ancak geleneksel ağlar, bu yoğun veri ve işlem yükünü taşımakta çoğu zaman yetersiz kalıyor. İşte tam bu noktada devreye Zero Gravity (0G) giriyor. Yapay zekâya özel olarak tasarlanmış modüler bir Katman-1 (Layer-1) platformu olan 0G, AI uygulamalarının blockchain üzerinde verimli, şeffaf ve yüksek hızlı şekilde çalışmasını mümkün kılıyor. Gelin, 0G’nin ne sunduğunu ve DeAI (merkeziyetsiz yapay zekâ) dünyasında neden bu kadar dikkat çektiğini birlikte keşfedelim.
0G’nin Tanımı ve Ortaya Çıkışı
0G, 2023 yılında San Francisco merkezli bir ekip tarafından geliştirilen merkeziyetsiz bir yapay zekâ platformu. Temel amacı, yapay zekâ uygulamalarının blockchain üzerinde daha hızlı, düşük maliyetli ve ölçeklenebilir şekilde çalışmasını sağlamak. Geleneksel blockchain ağları bu yükü taşıyamazken, 0G bu alanda özel olarak geliştirilmiş altyapısıyla dikkat çekiyor.
Proje, özellikle geleneksel ağlarda yapay zekâ işlemlerinin karşılaştığı yavaşlık ve yüksek maliyet gibi sorunları çözmeye odaklanıyor. Bu sayede AI modelleri, blockchain üzerinde çok daha verimli şekilde çalışabiliyor. Modüler yapısıyla 0G yalnızca bir işlem ağı değil. Zira depolama, veri erişimi ve hesaplama gibi AI uygulamalarının temel ihtiyaçlarına yönelik özel çözümler sunuyor. Bu altyapı, DeFi protokollerinden blockchain tabanlı oyunlara kadar birçok farklı alanda kullanılabiliyor.
Altta yatan teknolojiye bakıldığında 0G, EVM uyumlu bir Layer-1 blockchain olarak öne çıkıyor. 0G Chain yüksek verimli işlem katmanı sağlarken; 0G Storage, büyük veri setlerinin dağıtık şekilde depolanmasına imkân tanıyor. 0G Data Availability, verinin hızlı ve güvenilir şekilde erişilebilir olmasını sağlarken, 0G Compute ise AI modellerinin eğitimi ve çalıştırılması gibi hesaplama açısından yoğun görevleri üstleniyor. Bu parçalı mimari sayesinde sistem, yatayda neredeyse sınırsız şekilde ölçeklenebiliyor. Ağın güvenliğini ise Ethereum’un EigenLayer protokolünden aldığı destekle güçlendiriyor.
0G’nin arkasındaki vizyon, yapay zekâyı yalnızca birkaç büyük kurumun değil, herkesin erişimine açık, topluluk tarafından şekillendirilen bir kamu altyapısı hâline getirmek. 2023’te duyurulan proje, testnet sürecinde kısa sürede büyük ilgi gördü. Şimdiden 650 milyondan fazla işlem gerçekleştirilmiş durumda. Ayrıca Alibaba ve Stanford Üniversitesi gibi önemli kurumlarla yapılan iş birlikleri, projenin teknik ve akademik çevrelerde ciddi bir karşılık bulduğunu gösteriyor.
0G’nin Tarihçesi: Önemli Dönüm Noktaları
Yapay zekâ odaklı blockchain altyapısı vizyonuyla yola çıkan proje, kısa sürede büyük yatırımcıların ilgisini çekmeyi başardı, testnet başarısıyla güven verdi ve genişleyen ortaklıklarıyla ekosistemde adından söz ettirdi. Mainnet lansmanı ve token listelemesiyle birlikte ise artık sadece bir fikir ya da test projesi değil, gerçek kullanım örneklerine sahip canlı bir ağ haline geldi. İşte bu yolculuğun en dikkat çekici dönüm noktaları:
0G’nin ilk adımları 2023 yılında atıldı. Proje, San Francisco’da bir araya gelen deneyimli blockchain ve yapay zekâ uzmanları tarafından duyuruldu. Arka plandaki ekip sadece teknik uzmanlığa değil, aynı zamanda güçlü bir vizyona da sahipti: yapay zekâyı merkezi yapılardan kurtarıp herkesin katkı sunabileceği bir blockchain altyapısına dönüştürmek. Bu vizyon, yatırım dünyasında da karşılık buldu. Proje henüz ilk yılında, aralarında Delphi Ventures ve Animoca Brands gibi önemli isimlerin yer aldığı yatırımcılardan toplamda 35 milyon dolarlık bir tohum yatırım aldı. Bu kaynakla birlikte ekip, modüler mimariye sahip, EVM uyumlu ve AI odaklı bir Layer-1 ağ kurma çalışmalarına hız verdi.
2024 yılı ise 0G’nin kendini ispatladığı yıl oldu. Bu dönemde ilk testnet sürümü çalışmaya başladı ve sistem, beklentilerin de ötesine geçerek 400 milyonu aşkın işlem kapasitesine ulaştı. Bu yüksek işlem hacmi, hem altyapının teknik yeterliliğini kanıtladı hem de projeye duyulan güveni artırdı. Aynı yıl içerisinde 0G, ekosistemini genişletmeye başladı. Dünyanın en büyük bulut altyapı sağlayıcılarından biri olan Alibaba Cloud ile stratejik bir iş birliği duyuruldu. Bu ortaklık, ağın hem veri depolama kapasitesi hem de kurumsal düzeyde yaygınlaştırılması açısından önemli bir adımdı. Öte yandan, yapay zekâ araştırmalarında dünyanın önde gelen kurumlarından biri olan Stanford Üniversitesi ile de akademik iş birlikleri kuruldu.
Kasım 2024, topluluk açısından bir başka önemli dönüm noktasını beraberinde getirdi: 0G node (düğüm) satışı gerçekleşti. Ağın daha merkeziyetsiz ve topluluk odaklı olabilmesi için düğüm operatörlerinin sisteme erken aşamada dahil edilmesi hedefleniyordu. Bu doğrultuda, 11 Kasım’da başlayan beyaz liste süreciyle erken destekçilere öncelik verildi. 13 Kasım’da ise genel satışa çıkıldı. Katılımcılar, belirli miktarda $0G token karşılığında ağda düğüm çalıştırma hakkı elde etti. Bu adım sayesinde yüzlerce bireysel ve kurumsal operatör, 0G’nin doğrulama sürecine doğrudan katkı sunmaya başladı. Aynı zamanda bu satış, projenin geniş bir topluluğun aktif desteğiyle yol aldığına dair güçlü bir sinyal verdi.
Bu stratejik hazırlıklar ve test süreçlerinin ardından 0G, nihayet Eylül 2025’te ana ağı olan “mainnet”i resmen başlattı. Mainnet’in aktif hâle gelmesiyle birlikte 0G ağı üzerinde çalışan düğümler devreye girdi ve AI odaklı uygulamalar, test ortamından çıkıp gerçek kullanım senaryolarıyla işlemeye başladı. Aynı dönemde 0G’nin yerel kripto parası olan $0G tokeni de büyük kripto borsalarında listelendi. Lansman anı itibarıyla $0G, ciddi bir yatırımcı ilgisiyle karşılaştı ve kısa süre içinde 1 milyar doların üzerinde bir piyasa değerine ulaştı.
Kasım 2025 itibariyle 0G fiyatı 1 doların biraz üzerinde seyrediyor.
0G Neden Önemli?
Merkeziyetsiz yapay zekâ, blockchain teknolojisinin sınırlarını zorlayan ve önümüzdeki yıllarda hem teknolojik hem toplumsal dönüşüm yaratabilecek en heyecan verici alanlardan biri. Ancak bu vizyonu gerçekleştirmek için klasik blockchain mimarileri yeterli değil. 0G, tam da bu noktada devreye giriyor. Hem teknik açıdan sunduğu yüksek performans hem de felsefi duruşuyla yapay zekânın daha şeffaf, adil ve erişilebilir olmasını mümkün kılıyor. Peki, 0G’yi bu kadar özel ve önemli kılan temel unsurlar neler?
Her şeyden önce 0G, yapay zekâyı daha şeffaf ve merkeziyetsiz bir yapıya kavuşturmak istiyor. Bugün pek çok AI modeli, büyük teknoloji şirketlerinin sahip olduğu kapalı sistemler içinde çalışıyor; nasıl karar verdikleri, hangi verileri kullandıkları genellikle dışarıdan görünmüyor. Oysa 0G, AI işlemlerini blockchain üzerinde yürütüyor. Bu da demek oluyor ki tüm veriler, model girdileri ve çıktıları zincire kaydediliyor ve topluluk tarafından izlenebilir hale geliyor. AI’ın kararları artık bir “kara kutu” değil; herkesin denetleyebileceği, gerektiğinde sorgulayabileceği şekilde kayıt altına alınıyor. Bu yaklaşım, AI’ın sadece birkaç büyük oyuncunun elinde değil, kamu yararına çalışan, topluluk destekli bir altyapı olarak gelişmesine imkân tanıyor.
0G’nin modüler mimarisi aynı zamanda ciddi bir performans avantajı sunuyor. Geleneksel blockchain ağlarında saniyede gerçekleştirilen işlem sayısı oldukça sınırlıyken, 0G parça başına 100.000 TPS (işlem/saniye) gibi bir kapasiteyi hedefliyor. Testnet aşamasında ulaşılan yüz milyonlarca işlem hacmi, bu hedeflerin ulaşılabilir olduğunu kanıtlıyor. Bu yüksek işlem gücü, yapay zekâ uygulamalarının blockchain üzerinde gerçek zamanlı olarak çalışabilmesini mümkün kılıyor. Yani artık bir AI modeli, merkezi sunuculara ihtiyaç duymadan zincir üzerinde eğitim görebilir, veri işleyebilir ve sonuç üretebilir.
Yüksek teknik kapasitenin yanı sıra 0G’nin erişilebilirlik konusunda da önemli bir vizyonu var. Ağa katılmak için özel donanımlar ya da profesyonel sunucu sistemleri gerekmiyor. Hatta bir dizüstü bilgisayar bile temel bir 0G düğümünü çalıştırmak için yeterli olabiliyor. Bu düşük teknik baraj, araştırmacılardan bireysel geliştiricilere, meraklı kullanıcılardan üniversite laboratuvarlarına kadar herkesin 0G ağına katkı sunabilmesini sağlıyor. Böylece gerçekten merkeziyetsiz bir yapının önü açılıyor. Bu yapı, ağ güvenliğini de güçlendiriyor; çünkü katılımcı sayısı arttıkça sistem daha dayanıklı hâle geliyor.
Elbette böylesine iddialı bir projenin arkasında güçlü bir destek olması gerekiyor ve 0G bunu fazlasıyla sağlamış durumda. Proje daha testnet aşamasındayken Alibaba gibi dev teknoloji firmalarıyla iş birliklerine gitti, Stanford Üniversitesi gibi akademik kurumlarla entegre çalışmalara başladı.
Bu iş birlikleri itibari bir güç de kazandırdı. 2025’te gerçekleşen mainnet lansmanının ardından $0G tokeni büyük borsalarda listelendi ve sadece günler içinde 1 milyar doların üzerinde bir piyasa değerine ulaştı. İşlem hacmi, yatırımcı ilgisinin ne kadar yüksek olduğunu açıkça ortaya koydu.
0G modeli (Mimari ve token mekaniği)
0G, modüler tasarımıyla işlemleri verimli kılmak için görevleri farklı katmanlara bölüyor. Chain modülü yüksek verimli bir konsensüs ve akıllı sözleşme yürütme katmanı olarak çalışır. Storage modülü, AI’nin ihtiyaç duyduğu büyük veri setlerini içerik hash’leriyle zincir dışında depolar ve doğrulanabilir kılar. Data Availability (DA) modülü, verinin doğru ve erişilebilir olduğundan emin olarak ağın güvenilirliğini artırır. Compute katmanı ise yapay zekâ modellerinin eğitimi ve çıkarımı gibi yoğun hesaplama işlemlerini zincir dışı küme bilgisayarlarında yapıp sonuçları kriptografik olarak doğrulanmış biçimde zincire bildirir. Bu mimari, 0G’nin AI odaklı yükleri geleneksel zincirlerden daha hızlı ve düşük maliyetle taşımasını sağlar. Örneğin, 0G ağı halihazırda test ortamında 2.500+ TPS hızına ulaşmış durumda ve mimarisi sayesinde teorik olarak 100.000 TPS kapasitesine ölçeklenebilir. Güvenlik tarafında, 0G ağındaki düğümler adil bir node sistemi ile çalışır ve Ethereum’un EigenLayer yeniden paylaştırma (restaking) mekanizması ile ek güvenlik sağlanır. Bu sayede merkeziyetsiz yapı korunurken, ağın doğruluk ve işlem bütünlüğü teminat altına alınır.
Altyapının kalbi olan $0G tokeni, hem teknik işleyişin hem de yönetişim mekanizmasının merkezinde yer alıyor. Toplam arz 1 milyar adet olarak belirlenmiş ve dağılımı oldukça dengeli bir modelle planlanmış. Yaklaşık %40’lık kısmı topluluk ve büyüme odaklı kullanımlar için ayrılmış durumda. Bu kapsama; ekosistem teşvikleri, geliştirici hibeleri, yarışma ödülleri ve topluluk katkı fonları giriyor. %20’lik bölüm kurucu ekip ve danışmanlara tahsis edilmiş. Bu tokenler, bir yıllık kilit süresinin ardından kademeli olarak açılıyor. Böylece erken ekip teşvik edilirken, kısa vadeli satış baskısı da önlenmiş oluyor.
$0G tokeni, hem yönetim hem de utility (hizmet) tokeni işlevi görüyor. Başlıca kullanım alanları:
- Yönetişim: Token sahipleri, ağda yapılacak protokol güncellemeleri veya yeni özellik teklifleri için oy kullanabilir, böylece projenin geleceğinde söz sahibi olur.
- Staking ve Doğrulama: 0G tokenleri, düğüm staking işlemlerinde kullanılır. Düğümler belirli miktar tokeni kilitleyerek işlemleri doğrular ve karşılığında ödül kazanır. Bu mekanizma, ağı güvence altına alırken token sahiplerine pasif gelir imkânı sunar.
- Hizmet Ödemeleri (Gas): 0G, ağ üzerindeki akıllı sözleşme işlemleri ve AI görevleri için gas ücreti olarak kullanılır. Örneğin, bir AI modelinin zincir üzerinde bir veri analizi yapması gerektiğinde, gereken depolama, veri erişimi ve hesaplama hizmetleri 0G ile ödenir.
- Ekosistem Teşvikleri: Geliştiricilere verilen hibe ve ödüller, bug bounty programları, hackathon destekleri gibi topluluk büyümesini amaçlayan fonlamalarda 0G kullanılır. Ayrıca, node operatörlerine dağıtılacak ödüller de 0G cinsindendir (örn. Alignment Node operatörlerine toplam arzın %15’i, 36 aya yayılı şekilde verilecektir).
0G’nin kullanım alanları
İlk olarak, 0G üzerinde geliştirilen otonom yapay zekâ ajanları dikkat çekiyor. Bu ajanlar, akıllı sözleşmelerle etkileşim hâlinde çalışan, zincir üzerindeki verileri okuyup dışarıda işlem yapabilen sistemler. Örneğin bir finans uygulamasında, piyasayı analiz eden ve kendi kararlarını alabilen AI destekli bir trader botu ya da oyun içinde oyunculara dinamik tepki veren NPC karakterleri bu mimariyle mümkün hâle geliyor.
Bir diğer önemli kullanım ise doğrulanabilir AI çıktıları. 0G sayesinde her yapay zekâ işlemi, kullanılan veri ve model bilgileriyle birlikte zincire kaydediliyor. Böylece AI çıktıları şeffaf ve denetlenebilir oluyor. Özellikle finans, sağlık veya hukuk gibi güvenin kritik olduğu alanlarda bu özellik ciddi fark yaratıyor.
Ayrıca, büyük veriyle çalışan arama motorları ve öneri sistemleri için de 0G etkili bir altyapı sunuyor. Öneri algoritmalarının hangi verilerle neyi önerdiği zincir üzerinde izlenebilir hâle geliyor. Bu da kullanıcı güvenini artırırken, algoritmik önyargılara karşı şeffaflık sağlıyor.
Finansal analiz ve risk raporlama tarafında da 0G kullanışlı. Kredi değerlendirme, sigorta analizi veya tedarik zinciri takibi gibi süreçlerde AI tabanlı risk skorları üretilebiliyor. Bu skorların dayandığı veri ve işlem mantığı ise zincir üzerinde doğrulanabiliyor.
Bunlara ek olarak 0G, merkeziyetsiz bir yapay zekâ hizmet pazarı oluşturmayı hedefliyor. Geliştiriciler, modellerini veya veri kaynaklarını bu pazarda listeleyebilirken, kullanıcılar ihtiyaç duydukları hizmetleri doğrudan ve güvenli biçimde satın alabiliyor. Bu yaklaşım, küçük ölçekli AI geliştiricilerine büyük oyuncularla rekabet etme şansı sunuyor.
Son olarak DeFi ve blockchain oyunları da 0G’nin kapsama alanında. AI destekli kredi değerlendirme sistemleri, otonom strateji belirleyen yatırım araçları veya zincir üzerinde öğrenen oyun karakterleri gibi örnekler şimdiden geliştirilmeye başlandı bile.
0G’nin Kurucuları ve Liderlik Ekibi
Her teknolojik devrim, vizyoner bir ekip tarafından şekillendirilir. 0G’nin arkasındaki ekip de geniş bir vizyona sahip. Proje, bu yönüyle klasik bir “kripto girişimi” olmanın ötesine geçiyor. Hem akademik hem de kurumsal tecrübenin birleştiği kurucu ekip, 0G’yi merkeziyetsiz yapay zekâ altyapısında liderliğe taşıma hedefiyle yola çıkıyor.
0G; Zero Gravity Labs (0G Labs) ve kar amacı gütmeyen 0G Foundation iş birliğiyle doğuyor. Proje 2023 yılında San Francisco’da, Michael Heinrich ve Dr. Ming Wu liderliğinde hayata geçiriliyor. Kurucu ekipte yer alan isimler, teknoloji ve girişimcilik dünyasında ciddi birikime sahip. Örneğin, Dr. Ming Wu aynı zamanda Conflux blockchain’inin kurucu ortaklarından biri. Bu ekip, blockchain mimarileri konusunda derin teknik uzmanlığa sahip olmanın yanı sıra, yapay zekâ ve bilgisayar bilimleri alanında da yüksek lisans ve doktora derecelerine sahip araştırmacıları bünyesinde barındırıyor. Aralarında popüler bilişimcilerden, unicorn girişim kurucularına kadar birçok dikkat çekici isim yer alıyor.
Kurucu ve CEO görevini üstlenen Michael Heinrich, daha önce Y Combinator destekli girişimler kurmuş ve dünyanın en büyük hedge fonlarından biri olan Bridgewater’da çalışmış bir seri girişimci. Finansal sistemleri, iş geliştirme dinamiklerini ve erken aşama büyümeyi çok iyi bilen biri. CTO koltuğunda oturan Dr. Ming Wu ise 17 yıl boyunca Microsoft’ta araştırmacı olarak çalışmış, blockchain dünyasında derin teknik bilgiye sahip bir mühendis. Conflux gibi ölçeklenebilir blockchain projelerinde edindiği deneyim, 0G’nin modüler altyapısına doğrudan yansıyor. Ekibin iş geliştirme tarafında Jake Salerno bulunuyor; kendisi daha önce Chainlink’te görev almış, sektör içinde geniş bağlantılara sahip biri. Ekosistem ve ortaklıklar tarafında ise Tiffany L. öne çıkıyor. Apple ve Ava Labs gibi devlerde edindiği 12+ yıllık büyüme ve pazarlama deneyimiyle 0G’nin genişlemesinde kilit rol üstleniyor.
Bu güçlü kadronun arkasındaki ortak vizyon ise tek bir cümleyle özetlenebiliyor: Yapay zekâyı kamusal bir ortak değer hâline getirmek. CEO Heinrich’e göre 0G, AI altyapısını tıpkı bir işletim sistemi gibi düşünerek herkese açık, denetlenebilir ve adil bir platform haline getirmeyi hedefliyor. Yani yapay zekâ, yalnızca birkaç dev şirketin elinde gelişen gizli sistemler olmaktan çıkıp, dünya genelinde geliştiricilerin, kullanıcıların ve araştırmacıların katkı sunduğu bir kolektif zemin hâline dönüşmeli. 0G tam da bu dönüşümün altyapısını inşa etmeye çalışıyor.
Elbette bu vizyonu taşıyan sadece kurucu ekip değil. 0G’nin arkasında giderek büyüyen bir topluluk ve iş ortaklığı ağı da yer alıyor. Ekosistemin içinde; AI araştırmacılarından blockchain geliştiricilerine, bağımsız düğüm operatörlerinden Web3 startup’larına kadar geniş bir yelpaze var. Örneğin, Alibaba gibi teknoloji devleriyle yapılan ortaklıklar hem altyapı açısından hem de ölçekleme kabiliyeti açısından büyük katkı sağlıyor. Stanford Üniversitesi gibi akademik kurumlarla kurulan ilişkiler ise bilimsel gelişimi destekliyor. Ayrıca, Optimism gibi diğer blockchain altyapı projeleriyle yürütülen teknik iş birlikleri sayesinde 0G’nin modüler sistemi farklı ağlarla kolayca entegre olabiliyor.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Aşağıda, 0G tokena yönelik sıkça sorulan bazı sorulara cevaplar bulabilirsiniz:
- 0G hangi sorunu çözüyor?: 0G, yapay zekâ uygulamalarını blockchaine taşırken ortaya çıkan performans, maliyet ve güven sorunlarını çözüyor. Mevcut genel amaçlı zincirler AI işlemleri için yetersiz kalırken, 0G özel mimarisiyle AI’nın ihtiyaç duyduğu hız, ucuz işlem ve verifiable (doğrulanabilir) işlem kayıtlarını sunuyor.
- 0G, diğer AI blockchain projelerinden nasıl farklı?: 0G, tam teşekküllü bir AI işletim sistemi sunmasıyla benzersizdir. Örneğin Bittensor daha çok model paylaşımına odaklanırken, 0G depolama, veri, hesaplama ve servis katmanlarıyla komple bir ekosistem sağlar. Ayrıca 0G’de düğüm kurmak donanım olarak daha erişilebilir ve proje, Alibaba gibi büyük ortaklıklardan gelen destekle güçlü bir konuma sahip.
- 0G ağı ne kadar güvenli?: 0G, güvenliği sağlamak için çok katmanlı bir yaklaşım kullanıyor. Düğümlerin dürüstlüğünü teşvik eden adil bir konsensüs mekanizması var ve ek olarak Ethereum’un EigenLayer protokolü ile yeniden paylaştırılmış güvenlik (restaking) kullanılıyor. Bu sayede 0G ağı, hem kendi doğrulayıcıları hem de Ethereum’un güvenlik modelinden yararlanarak korunuyor.
- $0G tokeni ne işe yarar?: $0G, 0G ağının yerel tokeni olup birden fazla işleve sahip. Ağ üzerindeki işlemler için gas ücreti olarak kullanılır, düğüm doğrulayıcıları için staking ödülü ve teşvik görevi görür, aynı zamanda zincirin yönetiminde oy hakkı sağlar. Kısaca $0G, hem ağın çalışması hem de topluluk yönetimi için merkezî konumdadır.
- 0G’ye bireysel olarak nasıl katılabilirim?: Bireysel kullanıcılar 0G ekosistemine birkaç şekilde katılabilir: Donanım gereksinimleri düşük olduğu için bir 0G düğümü çalıştırarak ağın güvenliğine katkıda bulunabilirsiniz. Geliştirici iseniz, 0G’nin testnet ortamında akıllı sözleşmeler ve AI uygulamaları deploy edebilir, ekosistemde proje geliştirebilirsiniz. Yatırımcılar için $0G tokeni, büyük borsalarda listelenmiş durumda (örn. Binance) ve alım-satım işlemleri yapılarak projeye dolaylı yoldan dahil olunabilir. Unutmayın, proje odaklı topluluk kanallarına (Discord, forumlar) katılarak güncellemeleri takip etmek ve test ağlarına katkı sunmak da katılım yollarından.
0G ve merkeziyetsiz yapay zekâ ekosistemi hakkında en güncel analizleri, teknik incelemeleri ve rehberleri JR Kripto Rehber serimizde bulabilirsiniz.